Tayyip Bey'in korkusu!
İtalya’da temiz eller operasyonu yapıldığı ileri sürülür. Zaman zaman bazı İtalyan savcılar konferans için Türkiye’ye davet edilir, televizyonlar bunlarla röportajlar yapar.
Fakat İtalyan hükümetinin Mafya ile bağlantılı olduğu ortaya çıktı. Bu nasıl temiz eller operasyonuymuş ki ülkeyi Mafya’nın eline bırakmış?
İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, Palermo’da görülmekte olan bir ağır ceza davasında, Sicilya’nın ünlü mafya teşkilatı Cosa Nostra ile bağlantılı olmakla suçlandı.
Palermo’nun mafya üyeliğinden hapse mahkum olmuş eski belediye başkanı Vito Ciancimino’nun oğlu Massimo, General Mario Mori’nin ünlü mafya babası Bernardo Provenzano’yu kollamakla suçlandığı davada verdiği ifadede, “Babam, Berlusconi’nin ve onun kurduğu Forza İtalya’nın mafya ile devlet arasındaki müzakerelerin ürünü olduğunu söylerdi” dedi.
* * *
Türkiye’de ise Mafya devleti denilemezse de bir polis devletine dönüşüm için yasal alt yapı hazırlanıyor.
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, AKP Hükümeti’ni Kamu Güvenliği Müsteşarlığı adı altında, gizli faaliyetler için örtülü ödeneği, ilçelerde ofisleri bulunan bir polis devleti yaratmaya çalıştığını söyledi ve Hükûmetin bunu gölgelemek için Emniyet Asayiş Güvenlik Protokolü’nün kaldırılması ve Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin değiştirilmesi gibi suni tartışmalar çıkardığına dikkat çekti.
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı ise TEKEL işçilerinin eylemini kastederek “İşe şeytan karıştı, hani 72 buçuk millet derler ya Türkiye’de ne varsa, buna PKK da dahil bu işe fitne sokmaya başladı” diyebiliyor.
Bu tür sözleri bir mahalle kahvesinde hava atan bir kabadayı söylese mazur görebilirsiniz. Milleti meydana getiren unsurları, bir Devlet Bakanı böyle mi değerlendirir?
Hani Tayyip Erdoğan 72 millete bir gözle bakmayan bizden değildir diyordu. Hayati Yazıcı da o 72 milletten biri değil mi?
Hem sonra Sovyetler Birliği’ndeki KGB gibi bir teşkilat kurmaya çalışan AKP iktidarının içine ne girdi acaba?
CHP Zonguldak milletvekili Ali İhsan Köktürk, “Habur’da PKK gösterisine sessiz kalanlar maalesef ekmeğini, işini, çocuklarının geleceğini korumak için demokratik şekilde hak arayan emekçilere, işçilere bu muameleyi reva görüyorlar” dedi.
Zaten Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, işçilerin eyleminin hükümete karşı bir komploya dönüştüğünü iddia etmişti. Yandaş medyada ise TEKEL işçilerine neredeyse “Ergenekon Terör Örgütü mensubu” diyecekler!
* * *
Tayyip Erdoğan ise hükümet olarak son yedi yılda demokratikleşme alanında tarihi nitelikte adımlar attıklarını iddia ederek, “Türkiye kazanımlarından asla geriye gidemez. Türkiye demokrasi ve hukuk yolunda kat ettiği yoldan geriye dönemez. O eski kaos günleri, hukukun, demokrasinin, insan haklarının çiğnendiği o karanlık günler, Türkiye’de tekrar yeşerme imkanı bulamaz” dedi.
Sahi neden ikide bir “artık bu işin geri dönüşü yok” demek ihtiyacı hissediyorlar?
Çünkü kendi gölgelerinden korkuyorlar. Türkiye’yi bir hukuk devleti çizgisine değil polis devletine doğru sürüklediklerini, işledikleri suçları biliyorlar. Meşruiyetlerini ABD ve AB desteğinde aradıkları artık tescillidir.
Ben de merak ediyorum ve bir şarkı mırıldanıyorum; Kimbilir bu gidişin dönüşü olacak mı?