Tayyip Bey, çeeek bir imam-hatip söylevi!

AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli’nin sözleri arasında istismar edebileceği bir konu bulamayınca, bir köşe yazarının söylemlerine cevap vererek, seçimin eksenini din tartışmasına kaydırma girişiminde
bulundu.
Erdoğan Kütahya’da, “Dün akşam bir televizyon kanalında, çok enteresan, insanda biraz edep adap olur. Ne diyor biliyor musunuz bir tanesi. Yine o yandaş medyanın mensuplarından bir tanesi; ‘Türkiye’nin şu andaki valilerinin çoğu imam-hatip kökenli’ diyor. Yahu yalan olur da böylesi olmaz” diye söze başladı, esti gürledi!

* * *

Aslında basında bugüne kadar imam-hatiplilere ve türbanlılara sözde laiklik adına cephe açanlar, AKP’nin sağlıksız büyümesinin de sorumlusudur. Çok kimse, bürokraside veya medyadaki laiklik yobazlarının bunu bilerek yaptığını söylüyor. Ben o kanaatte değilim.
Bilerek yapmıyorlar, içten gelen korkularını imam-hatip ve türban meselesiyle yansıtıyorlar!
Hepsini yakından tanımasam da içinde bulundukları halet-i ruhiyeyi bilirim. Korkularının sebebi, dini konularda cahil olmalarıdır. Bilseler, ‘gericiliğe saldırıyorum’ diye dine saldırmazlar ve AKP hareketinin büyümesine sebep olmazlardı.
Hangi televizyon kanalında kim ne demiş takip etmedim ama Tayyip Erdoğan, AKP’nin biraz düşen oylarını kıpırdatmak için halkı yine damardan yakalaması gerektiğini biliyor. O damar da ya türbandır, ya imam-hatip!
Türbanı 22 Temmuz seçimleri öncesinde yeteri kadar kullandı. 29 Mart için imam-hatip meselesini bir şekilde gündeme getirmesi gerekiyor. Yoksa bir köşe yazarının televizyon konuşmasına Kütahya meydanından cevap vermenin ne anlamı olabilir? Sizin rakibiniz o köşe yazarı değil ki! Veya o köşe yazarı herhangi bir siyasi partiyi temsil
etmiyor ki!
Dinle sorunu olanların, imam-hatipli kadrolardan şikâyet etmesi, AKP’nin işine yarar. Burada eleştiriyi yapan, İslâmi kültüre hakim ve bugüne kadarki söylemleriyle halka güven vermiş kişiler olsa sonuç tam tersi olur!

* * *

Antakya’da bir “Restoran Nuri” vardı. Arap kebabı yemeye giderdim. Bir de dönerci Sami vardı. Müşteri gelip döner istediğinde, garson, yüksek ve gür bir sesle “Sami bir kes” diye bağırır, Sami ise sadece en yakındaki masada oturanların duyabileceği ince ve kibar bir sesle “pekiii” diye cevap verirdi.
Tayyip Bey’in Sami’den farkı, “Tayyip Bey, çeek bir imam-hatip söylevi” diye pas veren olursa, hançeresini yırtarcasına konuşuyor ha konuşuyor. Kazara pası veren Baykal veya Bahçeli olsa kim bilir ne çok sevinirdi!

* * *

Tayyip Bey’in bu din istismarını bir kenara bırakıp, ekonominin gerçek temsilcilerini ve uzmanlarını dinlemesi gerekiyor. Mesela, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “Bir an önce iç tüketimi artırmamız lâzım. Önümüzdeki dönemde ayakta kalabilmenin, zengin olabilmenin tek formülü, herkesin işini büyütmesidir” diyor.
Joseph Stiglitz ise “Fakirler üzerindeki vergileri azaltıp, işsizlik yardımlarını artırırken, eşzamanlı olarak zenginler üzerindeki vergileri artırmak, ekonomiyi harekete geçirir, bütçe açığını ve eşitsizliği azaltır” önerisini hatırlatıyor.
Tayyip Bey, işsizlik meselesinden bunaldıkça, köşeye sıkıştı mı konuyu değiştirmeyi öğrenmiş çocuklar gibi imam-hatip meselesini istismar ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları