Tasmadan önce boyunduruk var!

Tayyip Erdoğan, Wall Street Journal gazetesinin “Uludere olayında istihbaratı ABD verdi” haberine dayanarak eleştiri yapanlara, “Siz kimsiniz ya, sizi tasmalarınızdan kurtaran biz olduk. O 28 Şubat günlerinde boynunuzda tasma vardı, emirle yazı yazıyordunuz!.. Dün boyunlarındaki tasma, ulusaldı, bugün terfi ettiler, uluslararası tasmaları boyunlarına taktılar” deyince basında önce bir sessizlik oldu, sonra herkes kendi üslubuna göre cevap vermeye çalıştı.
28 Şubat’ta veya başka bir zamanda askerlerin emriyle kim yazı yazmışsa, Tayyip Bey, bunları isim isim söylemelidir. Aksi halde büyük çoğunluğa haksızlık etmiş olur.
Aslında Tayyip Bey’in bu kadar ağır benzetmeler yapması, Wall Street Journal’da çıkan haberin doğru olmasından kaynaklanıyor. 34 kişinin öldürülmesindeki siyasi sorumluluk da bizzat kendisine aittir. İşte bu durumun gündemde tutulmasını, yazılmasını istemiyor, bunu açık açık söylüyor.. Eğer haklı olsaydı, köşe yazarlarına hakaret etmeye gerek duymazdı..

***


Biz kendimizden emin olduğumuz için elbette bu hakareti üstümüze almadık. Emirle yazı yazanlar düşünsün. Fakat, bugün bırakın emirle yazı yazmayı, bazı köşe yazarlarının bizzat Tayyip Bey tarafından gazetelere yerleştirildiğini ben biliyorum. Diğer taraftan, Doğan Grubu’nda gerçekleri yazmaya çalışan köşe yazarlarının kovulma sebebi de Tayyip Erdoğan’ı eleştirmeleridir.
Bir de yandaş medya var. Eğer Tayyip Bey’in yaklaşımı doğruysa, kendisinin tasma taktığı köşe yazarları da vardır.. Önlerine atılan yüksek maaşları kaybetmek istemedikleri için Tayyip Bey’in her politikasını destekliyorlar.

***


Elbette, Türkiye’de gazetecilerin menfaat ilişkisi içinde bulunması ülke adına utanç vericidir ama bundan daha önemli utanç, ülkenin siyasi kadrosunun yabancı güçler tarafından, boyunduruk altına alınmış olmasıdır.
Mesela “NATO’nun Libya’da ne işi var” derken Türkiye’yi, Libya’yı bombalayan NATO uçaklarının üssü olarak kullandırmak nasıl bir boyunduruktur?
Yine Suriye ile sınırları açacak kadar işbirliği yaparken, Amerikan baskısı ile muhalifleri kışkırtıp, son olarak Şam Büyükelçiliği’ni kapatacak ölçüde Suriye ile ilişkileri koparmak nasıl bir boyunduruğun eseridir?
Yani bu ülkede asıl sorun siyasilerin uluslararası boyunduruk altında bulunmasıdır. Tayyip Bey’in sözleri bu anlamda doğrudur.

***


Suriye’deki katliamın gerçek boyutları da bilinmiyor. Üstelik CHP Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker, Suriye’yi kana bulayan bomba yüklü araçların Türkiye’den gittiğini öne sürüyor ve Pınarbaşı’ndaki hain saldırıda kullanılan bombaların da Hatay’daki kamplarda imal edildiğini söylüyor!
Şeker, “Pınarbaşı olayında bombalar nereden gelmiştir, hiçbir açıklama şu ana kadar yapılmadı. Suriye’nin adres gösterilmesi provokasyona dönüktür” diyor..
Yine CHP Tokat Milletvekili Orhan Düzgün, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na, “Suriye’de demokrasi istediğiniz açıkça ortada iken Suudi Arabistan’da, İran’da veya Birleşik Arap Emirlikleri’nde de demokrasi istemeyi düşünüyor musunuz?” diye soruyor.
Peki neden sadece Suriye?
Çünkü Amerikan boyunduruğu var! Tayyip Bey, Türkiye dahil 22 İslam ülkesinin haritasını değiştirmeyi öngören Genişletilmiş Büyük Orta Doğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin eş başkanı değil mi? Bu bir Amerikan boyunduruğu değil mi?

***


Bırakın bunları bir tarafa; daha AKP kurulmadan 18 gün önce CFR kaynaklı olarak Amerika’dan Tayyip Bey’e gönderilen gizli belgede, “Mr. Erdoğan, Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezî olmaktan çıkarmak zorundadır.” denilmemiş miydi?
Ve Tayyip Bey’in PKK sözcüleri ile görüşmek için görevlendirdiği MİT yetkilileri, Oslo’da bu dayatmayı kabul etmedi mi? Koordinatör ülke temsilcisi, “Abdullah Öcalan’ın talepleri TBMM’de görüşülecektir” demedi mi? Yeni Anayasa bunun için dayatılmadı mı? Yani PKK boyunduruğunu, Türkiye’nin ve AKP iktidarının başına ABD ve İngiltere takmadı mı?
Böyle bir boyunduruk varken, tasmalılardan bahsetmek nasıl bir psikolojinin sonucu acaba?

Yazarın Diğer Yazıları