Tantan, örgüt adı vererek uyarmıştı!

Rusya’nın Duma Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Aleksey Puşkov Reyhanlı’daki saldırıların, Rusya ve ABD Dışişleri Bakanları tarafından hafta içinde açıklanan, Suriye iktidarı ve muhalefetinin katılımıyla yapılacak uluslararası konferansı engellemek amacıyla yapılmış olabileceğini söyledi.
Puşkov, “Her olayda olduğu gibi Türkiye’deki saldırılarda da yine Suriye’yi suçluyorlar. Bazı kesimler barışçıl konferansı engellemek ve silahlı müdahalenin önünü açmak istiyor” ifadelerini kullandı.
İngiliz BBC kanalı ise ısrarla “Saldırıyı El Kaide bağlantılı El Nusra cephesi üstlendi” diyor ve ölü sayısını 116 olarak veriyor. El Nusra cephesinin bölgede Afganistan ve Pakistan’dan getirilen 10 bin militanının bulunduğu biliniyor. Bu militanların Suriye’ye Türkiye üzerinden sokulduğu gazetelerde yer almıştı..


***


Tayyip Erdoğan hâlâ “Olay kesinlikle rejimle alakalı bir olaydır. Rejim bu işin arkasındadır. Bu belli. Tabii buna ne yazık ki bizim içimizden de destek verenler var, aslında bu olayların muhalif güçlerle yakından, uzaktan alakası yok ama burada muhalif güçleri zan altına almak ve Türkiye’deki sığınmacı olan bu kardeşlerimize karşı böyle bir operatif yaklaşım içerisine girme gayretleri var” diyor.
Aslında Reyhanlı’da vatandaşın olaydan sonraki ani tepkisi dışında Türkiye’deki sığınmacıları saldırıdan dolayı suçlayan kimse yok ama mesela El Nusra cephesi bir terör örgütü değil mi?
Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, aylar öncesinden bu örgütün adını da zikrederek, hükümeti uyarmamış mıydı?
Tantan, 3 Mayıs 2013 tarihli Yeniçağ’da yayınlanan son açıklamasında
“Suriye sınırı delik deşik. Suriye’ye karşı agresif politika uygularken, sınırlar Türkiye’nin dışında farklı güçlerin kontrolüne girdi. Bölgede yabancı servis elemanlarının yoğunluğu dikkat çekiyor. 450 bin Suriye vatandaşının Türkiye’de olduğu söyleniyor. Bunların içerisinde Türkiye’de gelecekte eyleme dönüşecek örgütsel yapılar nedir, bunların arşivi tutuluyor mu, belli değil. Suriye’de El Nusra, El Kaide ve PKK, ABD, AB, İsrail, İngiltere ve Özgür Suriye ordusu ile birlikte Esad rejimine karşı savaşıyor. Türkiye’den Suriye’ye El Kaide militanları gidiyor. Güvenlik güçleri, istihbarat teşkilatı o kulvara ne kadar yoğunlaşmış bilinmiyor. Türkiye güvenlik, iç ve dış politikalar bakımından hazırlıksız” diyordu.
Tantan, “PKK Türkiye’den çıkıyor aldatmacasıyla, büyük şehirlerde PKK’nın silah, bomba konusunda eğitilmiş, uykuya yatırılmış militanlarının bir anda şehirleri teslim alabilecek kapasiteye sahip olduğu da gözden kaçırılmamalı” diye de uyarıyordu.


***


Okurumuz Mustafa Akar ise mektubunda “İktidar, bu alçakça saldırıya bile mezhep açısından bakıyor. Kendi koltuklarını kurtarmak için hepimizi yakacaklar. Yakalananların Alevi yurttaşlar olduğundan korkuyorum. O etkin dediğiniz örgütün ise neredeyse 25 yıldır tek bir eylemi yok. Eğer bu iş, Hatay’da bir Alevi-Sünni kavgasına dönüştürülürse ülke kaybeder. Ben de Antakyalıyım. Sünni bir aileden geliyorum. Bu çok tehlikelidir. O bombadan daha tehlikelidir” diyor.


***


Yayın yasağına gelince... Bu yasak, ağırlıklı olarak CMK’nun 153’üncü maddesi dayanak gösterilerek konulmuş. Bu maddede, “Avukatın soruşturma sırasında dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, sulh ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir” deniliyor. Mahkeme bu maddeye dayanarak basın özgürlüğünü nasıl kısıtlayabilir anlamak mümkün değil...

Yazarın Diğer Yazıları