Talibanlaşmak ve normalleşmek!
“Normalleşme” diye ifade edilen girişimlerin asıl amacının ne olduğunu, sonunda Tayyip Erdoğan itiraf etti ve “Bizim siyasette yumuşama normalleşme çabamız aslında muhalefeti normalleştirme çabasıdır. Sıkılı yumruklarını açacak olan muhalefettir, hançerleri kınına koyacak olan muhalefettir, dilini düzeltecek olan muhalefettir. Yumuşaması, normalleşmesi gereken muhalefettir.” dedi.
Erdoğan, bu görüşüne dayanak olarak da “AK Parti asla ve asla gerilim siyaseti gütmedi. Eserlerimizde hiçbir zaman ayrımcılık yapmadık. Biz hizmet üretirken vatandaşımızın kökenine yaşam tarzına bakmadık. Bizim siyasetimiz insan odaklı siyasettir. Gerilim siyasetiyle ayrıştırmaya değil bütünleştirmeye dayalıdır” ifadelerini kullandı. Erdoğan, “22 yıl boyunca CHP'den hoşgörü, nezaket görmedik, bundan dolayı hiçbir şey kaybetmedik. Bugün de siyasi bir kazanç peşinde değiliz. CHP, gerilim siyasetini artık bıraksın istiyoruz.” dedi!
***
Erdoğan’ın “Gerilim siyaseti gütmedik, ayırımcılık yapmadık!” gibi sözlerinin gerçeği yansıtmadığını herkes biliyor, görüyor. Sadece gazetecilik açısından baksak, ayırımcılığın fotoğrafları çok nettir. Erdoğan’ın, hiçbir faaliyetine veya gezisine muhalif çizgideki gazete ve televizyonlardan tek bir muhabir veya köşe yazarı 22 yıldır davet edilmedi! Bırakın daveti, Erdoğan, muhalif yayın kuruluşlarından tek bir gazetecinin röportaj talebini dahi kabul etmedi. İlk yıllarda benim de birkaç defa başvurum olmuştu. Cevap verilmeyince bir daha aramadım. Şimdi burada kusur bana mı aittir?
Diğer taraftan Erdoğan, merkez medya denilen medya kuruluşlarının sahiplerini de ağır vergi cezalarıyla köşeye sıkıştırarak, medyanın yüzde 90’ına hâkim olmuştur. Bu medyada, sadece iktidar borazanlığı yapıldığı gibi TRT de parti yayın organına döndürülmüştür...
Gerilim siyaseti ise, yıllar boyunca Erdoğan ve AKP’nin kendi tabanını bir arada tutmak ve oy kaybetmemek için başvurduğu bir yöntemdir. Öyle ki bu konuda yazılmış yüzlerce köşe yazısı vardır...
***
CHP’nin muhalefet tarzına gelince... Cumhuriyete inanmış kitleler, 22 yıldır CHP’nin güçlü muhalefet yapmadığından yakınıyor. CHP’nin yıllarca yüzde 22-25’lerde kalmasının sebebi budur. Son yerel seçimlerde CHP’nin birinci parti olmasının sebebi ise diğer partilerin kazanma şansının çok zayıf olmasıdır. Her şehirde bir belediye başkanı seçiliyor... CHP dışındaki muhalifler, “AKP’ye uyarı olsun” hatta “AKP iktidarı sona ersin, CHP ile asgari müştereklerde anlaşırız” diye kendi partilerine değil CHP’ye oy vermeyi tercih etmiştir.
Bugüne kadar hep AKP’nin yumrukları sıkılıydı, dili bozuk olan AKP sözcüleriydi. Binlerce örnek vermek mümkündür. Asıl sorun ise AKP’nin CHP’yi eleştirirken cumhuriyetin kurucu felsefesine saldırmasıdır. MHP’yi yanına almak, AKP’yi cumhuriyetle hesaplaşmaktan vazgeçirmemiştir. Çünkü MHP de AKP ile iş birliği yaparak kendi çizgisini kaybetmiştir. Milliyetçi bir partinin, her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldığını söyleyen bir partiyle iş birliği yapması, normal bir durum değildir. Tabii bunun karşısında, CHP’nin de seçimlerde HDP ile örtülü iş birliği yaptığı konuşulmaktadır. Yalnız HDP’yi bir kenara bırakın; son iki seçime kadar AKP, doğrudan Abdullah Öcalan ve kardeşi Osman Öcalan ile ve Kandil’dekilerle bile iş birliği yaptı! “Çözüm süreci” dedikleri neydi?
***
“Normalleşme” üzerinde görüş belirtenler arasından doğru değerlendirmelerden birini yapan Yavuz Alogan, veryansıntv’de yayınlanan 5 Mayıs 2024 tarihli yazısında şöyle demiştir:
“Peki anormallik nerede? Kısaca belirtmek gerekirse, anormallik, AKP’nin bütün kurumlarıyla birlikte Devlet’i ele geçirerek onu kendi parti programına tabi kılmış, siyasî iktidarın Anayasa’yı fiilen ilga ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymayacağını alenen ilan etmiş, Devrim Kanunları’nı yürürlükten kaldırmış, kendi seçmen kitlesini sosyal yardım adı altında konsolide etmiş, halkı ideolojik olarak uzlaşmaz çelişkilerle bölmüş olması gibi şeylerin toplamıdır.
Anormallik, Saray’ın kurduğu Devlet yapısındadır. Bu yapının nihai hedefi tartışmaya yer bırakmayacak kadar açıktır: Şeriat kurallarının hâkim olduğu bir Orta Doğu diktatörlüğü…
Fakat CHP-AKP ‘normalleşmesi’ devam ederse milletvekilleri bağlı kalacaklarına yemin ettikleri anayasayı ilga ederek, gayrimeşru bir tutumla kurucu sıfatını üstlenecek, yeni bir anayasa yapacak!
Gericilerin ve iş birlikçilerin yeni anayasası yürürlüğe girdiğinde, AKP’nin 2002’de başlattığı ideolojik hegemonya mücadelesinin CHP’nin katkısı ve siyasî toplumun rızasıyla başarıya ulaştığını anlayacağız.”
***
Peki devletin kurucusu ne diyor? “Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır” diyor... CHP olsun veya olmasın, Türkiye Cumhuriyeti, Taliban devletine dönüşmeyecektir...