Talat Paşa'nın ahı olmasın Hasan!

Hasan Cemal'in, kendi kendisine "sürgün edilmiş, sürgündeymiş" havası vererek yazdığı son yazının ilk satırları:

"Berlin'de ıslak bir gün.

Kurşuni havada hüzün var.

Kimsesiz bir kahve köşesinde kendi başımayım.

Canım sıkkın…"

***

Ne garip tecelli…

***

Hasan Cemal'in, yıllarca "soykırımcı" diye iftira ettiği, aziz hatırasını hırpalamakta beis görmediği Talat Paşa'yı hatırladım;

"Kimsesiz bir kahve köşesinde" bir müddet "canı sıkkın" halde oturduktan sonra, sırtındaki "kurşuni" renk pardösü ile yürüdüğü Berlin sokaklarında Ermeni kurşunlarıyla can veren Talat'ı…

***

En çok, kınadığıyla sınanırmış hayatta insan!

Alelade bir tesadüf mü Cemal'in "kendine sürgün"ünün de Berlin olması?

Yattığı yerde defaatle ters çevrilen, bir türlü ruhunun huzur bulmasına izin verilmeyen Talat Paşa'nın ahı mı yoksa!

***

Devam ediyor yazı:

"Kafamda Can Dündar'ın sorusu:

Memlekete ne zaman dönüyoruz?…"

Keşke Barzani'ye sorsaydı kafasını o kadar meşgul edeceğine!

Yegane "bir bilen"leriydi… "Türkiye'nin yol haritası nasıl olmalı?", "Türkiye'de anadilde eğitim olmalı mı, olmamalı mı?", "Türkiye'de Öcalan'ın rolü ne olabilir?", "Türkiye'deki açlık grevleri nereye varacak?" gibi, Türkiye'nin en özel ve hassas meselelerini ona soruyor, ona danışıyor, binlerce yıllık "devlet" geleneği olan Türkiye Cumhuriyeti'ne, kukla bir peşmergenin ağzından "strateji" dayatıyorlardı, akıl veriyorlardı ya vaktiyle… İade-i saltanatlarının ne zaman yapılacağını da biliyordur belki de; nihayetinde CHP'li Büyükşehir Belediye Başkanlarından daha sık ve kolay görüşebiliyor Barzani'ler hâlâ Türkiye'yi yönetenlerle!

***

"Ne biçim bir memleket olduk?" diye soruyor Cemal;

"Dışarıdakiler gelemiyor!

İçeridekiler çıkamıyor!"

Burayı anlayamadım işte.

"Yurt dışına çıkış yasağı"ndan, "pasaportlarına el konmuş olması" sebebiyle "içeridekiler" çıkamıyor olabilir de; "dışarıdakiler" niye giremesin içeri?

"Yurt içine giriş yasağı" uygulanmıyor kimseye bildiğim kadarıyla!

Tamam, biraz kafiye, az buçuk edebi lezzet katmamış değil ama o kadar "imkansızlık", "mahrumiyet" atfedilecek iş de değil yani dışarıdakilerin Türkiye'ye dönmeleri; altı üstü alacakları bir İstanbul bileti!

Nasıl bir "engel"leri var ki!

***

Korku dışında.

***

Açık açık "korkuyoruz" desene sen şuna!

Bir zamanlar başka gazetecilere, yazarlara layık gördüğümüz sona uğramaktan korkuyoruz.

Bir zamanlar "esasa bakın" diye diye normalleştirdiğimiz, meşrulaştırdığımız "usulsüzlüklere" uğramaktan korkuyoruz.

Bir zamanlar alkışladığımız "ileri demokrasi"nin bizim için uygulanmasından korkuyoruz.

**

The Armenian Weekly'nin dünyaya "301'den korkmadan konuştu", "Samimi ve cesur", "Kendisini hapse sokacak konuşmalar yapmaktan bile çekinmedi" diye pazarladığı bir aslandın, kaplandın, "kahraman"dın diye itirafta zorlanıyorsan hiç takılma ona; "döndüm" dersin!

Yapmadığın şey mi sanki!

NOT: Yıllarca, hem Hasan Cemal'in hem de Cengiz Çandar'ın PKK propagandası yaptığını ve neden bu suçtan yargılanmadıklarını sorgulayan yazılar yazmış biri olarak, PKK açılımı ve çözüm süreci boyunca Hasan Cemal'e, Kandil ulaklığı yaptıranlara, tabiri caizse etinden, sütünden, yününden faydalananlara hiçbir şey olmazken, hatta utanmazca başımıza "yerli ve millilik abidesi" kesilirlerken, kullanıp attıkları Hasan Cemal'in "terör örgütü propagandası" suçundan "şimdi" cezalandırılmış olmasını "adil" bulmadığımı da belirtmek zorundayım. Bir eylem "suç" ise failinin kimliğinden, makam-mevkiinden, güç-kudretinden bağımsız olarak herkes için suçtur. Eski Öcalan ve PKK övücülerinin bir bölümü hali hazırda korunup kollanırken, faturanın sadece liberallere kesilmiş olması -o liberallerin hiçbiri masum olmasa ve hatta her biri "bugünümüzün" mesulü olsa bile- "adalet"in değil başka bir "adaletsizlik" sürecinin işaretidir.

SORU-YORUM

Çünkü iki muhalefet liderinin mücadelesine terk edemeyiz, hepimiz sahip çıkmak ve hepimiz sormak zorundayız bu soruyu: 20 yılda bu milletten milyarlarca dolar deprem vergisi toplandı. Nereye gitti bu paralar?

Yazarın Diğer Yazıları