Takdir halkımızındır!
Ne de güzel dönüyor çark!..
Senin paranla gazeteleri televizyonları topluyorlar… Sonra o gazete ve televizyonları, yine senin paranla, reklam yoluyla fonluyorlar…
Ardından o sayfa veya kanallarda, sana akıl veriyorlar, nasıl düşünmen gerektiğini dayatıyorlar, eğip büküyorlar, eğlendiriyorlar, saldıracağın düşmanı gösteriyorlar, korkularını besleyip robotlaştırıyorlar…
Kamu bankalarından asla ödenmeyecek şekilde kredi kullanıp, medya tekeli oluşturmak budur ve maliyet halkın sırtındadır… Tuhaf ama gerçek: O halk, hem parayı verip zarar eden hem de yaşadığından keyif çıkarmak mecburiyetinde olandır!..
***
Nasıl da savunuyorlardı, köprülerin, otoyolların, havaalanlarının, hastanelerin yeni yapım yöntemini: "Hazine''den bir kuruş çıkmadan yapıyoruz hepsini!.."
Peki kimden çıkıyordu bu paralar? Yerli ve yabancı müteahhitler, ahireti düşünerek Allah rızası için hayır maksatlı yola düşmediklerine göre maliyet kimeydi? 20 yıl, 25 yıl ülkeyi ipotek edecek projelerin paraları Hazine''den çıkmayacaktı da nereden çıkacaktı?
''Tefeciye kapılma''nın modern yönteminin maliyeti yine halka kalmıştı… Geçtiği veya geçmediği köprülerin parasını o ödeyecekti… Para doğrudan cepten çekilmediği için fark etmeyecekti ama Hazine''den ödenecek ''garanti paralar''la biraz daha fakirleşecekti…
''Bir kuruş ödemiyoruz'' edebiyatının gerçek ''mağdur''uyken bile belki de asla geçmeyeceği köprünün bacakları görünecek şekilde ''mağrur'' pozuyla özçekim yapmak onun kaderine düşmüştü!.. Almanlar onu kıskanmayacaktı da ne yapacaktı!..
Garanti edilmiş ama uçmamış yolcunun bilet parasını müteahhide vermek az bir şey değildi ve Alman bunu yapamazdı zaten!..
Hem patrondu hem de iliklerine kadar sömürülen müşteri…
***
Halk gerçekten patrondu… O yüzden IBAN''lara para lâzım oldu mu o hatırlanacaktı!.. O kadar kadirşinas, öylesine kalenderdi ki, deprem paralarını, iletişim vergilerini, işsizlik fonunda birikenleri, hatta Merkez Bankası rezervlerini sormak onun işi olmamalıydı… Gani gönüllü kişiliğine yakışmazdı!..
''Hayırsever iş adamı'' Halkbank''a mı çökmüş? Patron, yani halk, bunun bir dış operasyon olduğunu düşünmeli ve bankanın marka değerini korumak için vücudunu siper etmeliydi!..
Halk dediğin zaten bunun için vardı!.. Züğürt Ağa''nın abdest alırken cebinden cüzdanının çekilmesi gibi bir sahne yaşamadıktan sonra diğer söğüşleme yöntemlerini fark etmemesi daha makbuldü!.. Fark edip uyaranları adeta düşman gibi görmesi de şanındandı!..
Siyasetçisi, bürokratı, yönettiği şehirleri yalayıp yutan belediye başkanlarını savunurken ''… ama çalışıyor''la cümle bitirmek, kemik kitlenin önemli özelliğiydi!..
***
Gazeteci Veyis eskiden Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi öğretmeniymiş!.. İlahiyat profesörünün "Yolsuzluk hırsızlık değildir" şeklide fetva verdiği bir iklimde nedir burada şaşırtıcı olan?
Yıllardır dindarlığın neden değer kaybettiğini anlatmaya çalışıyoruz… Bunlardan daha çarpıcı örnekler bulunabilir mi? Ezikken ''Hazreti Ömer adaleti''nden yürüyüp, güç ele geçince ''Peygamber, devenin iyisine binerdi'' pespayeliğine sığınan kafa sebep değil, sonuçtur sonuç…
İletişim imkânlarının az olduğu devirlerde köprüleri, saatleri, tren garını saflara satıp, düştüğü cezaevinde "Alın teriyle yaşamak" konulu konferanslar veren Sülün Osman meğer ne kadar namusluymuş, günümüzdeki örneklere göre!..