Tadından yenmeyen özgürlük!
- Ama gerçekten çok özgürüz...
- Yok yok bayağı özgürüz...
- Bildiğin gibi değil, sonuna kadar özgürüz...
- Kimse alınmasın kardeşim, biz fazla özgürüz...
- Tencerenin dibini sıyırdık, Batılılara bir şey kalmadı, o kadar özgürüz yani...
- Geçen gün bir vatandaşımız, aşırı doz özgürlükten komaya girdi, şimdi "Büyük oyunu gördüm" diye diye dolanıyor...
***
Bakınız önceki gün bir 'sanatçı' kardeşimiz, "Yurt dışına gidin. Orada yapamadığınız her şeyi burada yapabiliyorsunuz. Orada yere tüküremiyorsunuz, burada tükürebiliyorsunuz" diyerek, dünya özgürlük literatürüne dev bir katkı yaptı ve tarifsiz bir farkındalık oluşturdu...
Bilindiği üzere 'tükürme özgürlüğü' bütün özgürlüklerin anasıdır... Başta 'düşünce özgürlüğü' olmak üzere ne kadar özgürlük modeli varsa 'yere tükürme özgürlüğü'nden doğmuştur...
İnsanlık bunun için az bedel ödemedi... Değerini bilmek lâzım... Hele bunun bir de devamı var ki, 'tükürdüğünü yalama özgürlüğü', her faniye nasip olmaz... O da bizim özgürlüğümüzün krem tabakası gibi bir şeydir...
Bakınız doğanın dengesi değişti... Bu bir soykırım neredeyse... Yurt dışına gidip rahatça sağa sola tüküremeyenlerimiz içlerine atmaktan deniz anası gibi oldular... Niye? Çünkü orada özgürlük yok, demokrasi yok... Bizde öyle mi, tükür, aksır, hapşır, geğir, demokrasinin nasıl bir nimet olduğunu yedi düvele ispatla...
***
Şurası bilimsel bir gerçektir: Uzunluk metreyle, ağırlık kiloyla, özgürlük de tükürebilme hakkıyla ölçülebilir...
'Tükürebiliyorum, o halde varım' sözü insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en afili tabelası değil midir? Şöyle mi diyordu büyük yazar: "Bir ordunun istilasına karşı konulabilir. Fakat zamanı gelmiş bir tükürüğe karşı hiçbir şey yapılamaz..."
"Düşünebilen her canlının insan olması, insan olan herkesin düşünebildiği anlamına gelmiyor" diyen Oscar Wilde resmen ayıp etmiş olsa da tükürebilme eylemi özgürlüklerin en büyüğü olarak insanlık tarihindeki haklı yerini almıştır...
***
Sanatçımızın da buyurduğu gibi biz fazla özgür bir ülkeyiz... Bizim özgürlüğümüzü yetersiz bulan kıymet bilmez kimi vatandaşlarımıza Moritanya gibi bir devlet lâzım...
Devlet Başkanı Abdel Aziz, geçen ay süper kupa final maçına devre arasında geliyor... İkinci yarının 65. dakikasında sıkılıyor ve 1-1 giden maçın hemen bitirilmesini, galibin penaltı atışlarıyla belirlenmesini istiyor...
Sonra penaltı atışlarını geçiliyor ve kazanan, kupayı Devlet Başkanı Abdel Aziz'in elinden alıyor... Maçtan sonra Moritanya Futbol Federasyonu Başkanı şu açıklamayla pek güzel 'normalleştirme' yapıyor:
"Maçı bitirme kararını iki takım da kabul etti. Bu da kurallara aykırı bir durum olmadığı anlamına geliyor... Futbol zaten taraflar kabul ettiğinde esneklikler sağlamasıyla meşhurdur..."
İşte bu... Bizdeki özgürlüğü beğenmeyenleri böyle bir ülke, böyle bir rejim siparişi paklar... Sizin yerinize düşünecek, sizin yerinize tükürecek bir başkan, onun yaptıklarını yalayacak memurlar...
***
Bizde tükürme özgürlüğü her hangi bir kişiye, aileye, klana, kasta ait değil... Bu anlamda Batı dünyasının fersah fersah önündeyiz ve özgürlüğü en uç noktada yaşıyoruz...
Bir de 'tükürdüğünü yalama özgürlüğü'nü geliştirirsen 'yavuz'ken bir anda 'havuz' olursun, düşünme ihtiyacı hissetmeden yaşar gidersin özgürce...