Tabipler Birliği olmasaydı salgın duracak mıydı?

Türk Tabipler Birliği'nin, salgınla ilgili hükümet politikalarının yetersiz olduğuna dikkat çekmek için siyah kurdele kullanarak "Yönetemiyorsunuz, tükeniyoruz" sloganıyla kampanya başlatması üzerine, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "TTB kapatılsın" demesinin yankıları devam ediyor.

Türk Tabipler Birliği'nin uzun zamandan beri, siyasi tutumlar içine girdiği hatta bölücü terör örgütünün başı olan Abdullah Öcalan'ın sağlık durumuyla ilgili müdahil olmak taleplerinden tutun, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin operasyonlarına, insan sağlığını gerekçe göstererek karşı çıkmaya kadar garip tutumlar içine girdiği bilinmektedir.

TTB yöneticilerinin Marksist olduğu da bir suçlama olarak belirtilmektedir.

Fakat nasıl ki okullardan bölücü zihniyete sahip insanlar yetişiyor diye Milli Eğitim Bakanlığı'nı kapatamazsanız, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan bir kurumu da benzer gerekçelerle kapatamazsınız.

***

Türk basınında birçok yazarın zaman zaman hatırlattığı "Mektepler olmasaydı, maarifi ne güzel idare ederdim" sözünün sahibinin kim olduğu da söyleniş amacı da tartışmalıdır hatta ironi olarak söylendiği de ifade edilmiştir. Yine medreselerin esas olduğu bir ortamda kurulan mekteplere tepki olarak söylendiği de iddia edilmiştir.

Biz, Devlet Bahçeli'nin de ironi yapmış olduğunu varsayalım…

Yapılacak iş bellidir. Selcan Taşçı'nın geçen gün yazdığı gibi Türk Tabipler Birliği'ni, ideolojiyle hareket eden grubun elinden demokratik yollarla almak...

Benim de bir önerim var. Tabipler Birliği seçimlerinde bütün doktorların oy kullanmasını mecburi kılmak düşünülebilir. Herkes oy kullanırsa, Türk Tabipler Birliği de sağlıklı bir yönetime kavuşturulabilir. Yalnız, şimdiki yönetimin bölücü örgüt mensuplarını korumaya çalışmak gibi eylemleri varsa, yargı ne güne duruyor?

***

TTB yönetiminin salgının yönetilemediği, doktorların veya sağlık personelinin tükenişe doğru sürüklendiği iddiaları ise kurumun varlık sebebiyle ilgilidir ve mesleki bir çıkıştır. "Doğrudur", "yanlıştır" diye tartışılabilir ama yöneticileri, sırf "yönetemiyorsunuz" dedi diye kamu kurumu niteliğindeki bir meslek kurumunun kapatılmasını istemek, hukuk devleti içinde doğru bir tutum değildir. Tabipler Birliği hiç olmasaydı, salgına karşı mücadelenin doğru yönetildiğini söyleyebilecek miydik?

Barolar için çıkarılan yasa da hukuk devletine aykırıdır. Kamu kurumu niteliğindeki bir meslek kurumunu yasa çıkararak parçalamak, siyasi partilerin güdümünde barocuklar kurulmasına destek vermek de hukuk devletinde düşünülemez. Böyle bir yasanın çıkarılmış olması, hukuk tarihine geçecek çok büyük bir ayıp olmanın yanında aynı zamanda komiktir!

Bu durum, "bana yar olmayanı başkasına yar etmem" diyen gencin sevdiği kızı parçalara ayırması gibi akıl-mantık dışı bir yaklaşımın ürünüdür.

***

Bu arada Kayseri Tabipler Odası da bir açıklama yaptı ve Ankara'da salgının çok ciddi boyutlara ulaşması sebebiyle 26-27 Eylül 2020 tarihlerinde yapılması planlanan Türk Tabipler Birliği büyük kongresinin ertelenmesini istediklerini ama Türk Tabipler Birliği yönetiminin bu isteğe kulağını tıkadığını, bu sebeple kongreye katılmayacaklarını ilan etti.

Açıklamada ayrıca, "Kendi ideolojik amaçlarını önceleyen bir anlayışla meslek birliğimizi yönetmekte olan ve Türk Tabipler Birliği'ni siyasi tartışmaların içine çekenlere karşı mücadelemizi de kararlılıkla sürdüreceğiz" denildi.

Barolarda da seçim var… İstanbul Barosu seçimleri de Ekim ayı içinde yapılacak. Haliç Kongre merkezinde bugüne kadar yapılan seçimlerde binlerce avukat aynı salonlarda bulunuyordu.

Bence bu tür toplantılar, 2021 yılına ertelenmeli ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına üye olanların mesleki faaliyetlerine devam edebilmesi için kendi kurumlarının seçimlerinde oy kullanmış olmak şartı getirilmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları