Sürpriz miymiş?
Suriye'de bugün gelinen nokta sürpriz mi? Asla değil... Hedefi iyi belirlenmiş bir proje aşama aşama buraya taşındı... IŞİD dâhil, bölgedeki aktörlerin büyük çoğunluğu bu amaca katkı sağlamak için 'kadrolu teröristlik' yaptılar ve dış müdahaleleri meşrûlaştırmaya aracılık ettiler...
Ağustos 2014'te Center of American Progress (CAP) bir rapor yayınlamıştı... Bugün karşılaşınca şaşıracağımız ve 'müttefikliğe yakıştıramayacağımız' olayların yol haritasını ilân ediyordu bu rapor... Şimdi o raporu konu ettiğimiz yazının bazı bölümlerini hatırlatalım ve tekrar düşünelim "Devletçe uyutulurken, bugün geldiğimiz nokta sürpriz miydi?" diye:
"Düşünce kuruluşlarının asla sadece 'düşünce kuruluşu' olmadığı ABD'den yeni rapor çıktı... PKK'nın 'terörist örgütler' listesinden çıkarılabileceği ileri sürülen raporun sahibi Washington merkezli Center of American Progress (CAP)... Daha önce Clinton'a danışmanlık yapan kuruluş, Obama yönetimi üzerindeki büyük etkisiyle biliniyor...
Bölgemizde nasıl bir çarkın döndüğü ve geleceği şekillendirme adına nelerin öngörüldüğüne dair ilginç tespit ve öneriler var raporda... IŞİD'in yükselen varlığı, bu tekliflere zemin hazırlamış neredeyse... Bu şaibeli örgüt, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'deki ayrılıkçı hareketleri Batı'nın ve Türkiye'nin menfaati için 'istikrar unsuru'na dönüştürmüş!.. Yani PKK'nın kolu olan PYD artık bölgede istikrarı temsil ediyormuş ve bunlara federalizm benzeri siyasî tavizler verilmeden uzlaşı sağlanamazmış!..
Kelimelere giydirilmiş diplomatik çehre sıyrılıp atıldığında çıkan net sonuç şu: PKK/PYD, Kuzey Suriye'de statüye kavuşmalı, bu statü hem ABD, hem de Türkiye tarafından tanınmalıdır!..
Bu teklif yapılırken Türkiye'den ciddi bir tepki beklenmediği şu satırlardan anlaşılıyor: "ABD hükûmeti aynı zamanda kendi çıkarlarını Türkiye'nin endişelerinden bağımsız olarak da takip edebilmelidir. Eğer Başbakan Erdoğan'ın danışmanları hapisteki PKK lideri Öcalan ile müzakere edebiliyorlarsa, ABD de PYD ile yardım gönderebilmek gibi faydalı amaçlar için angaje olabilmelidir..."
"Türkiye'nin kendisi bile PKK'yla görüşüyor ve ilişki kuruyorsa, biz PYD'yle neden kurmayalım?" mantığı aslında tutarlılık içeriyor... Buna bir de 'IŞİD tehdidi' eklenince atılacak adımlar sanki meşrûlaşıyor!.. Bu arada IŞİD'in varlığının hangi tezleri güçlendirmeye, hangi mekanizmaları harekete geçirmeye yaradığı, bu örgütün ne tür bir fonksiyon için bölgede canlandırıldığı sorusunun cevabı da ağır ağır ortaya çıkıyor...
***
Suriye'deki iç savaşla ilgili Cenevre görüşmelerine PYD'nin katılmasına ABD karşı çıkmıştı... Raporda, bu konuda Türkiye'den gelebilecek tepki dolayısıyla ABD'nin böyle davrandığını ama artık bu politikanın bir an önce değiştirilerek, PYD'yle ilişki kurmanın şart olduğu belirtiliyor... Türkiye'nin bu konuda tepki gösteremeyeceğinin garantisi ise çok ilginç: "Zaten Türkiye PYD'yi hiçbir zaman 'terörist örgütler' listesine almadı ki!.."
PKK'nın bir kolu olan PYD, ABD'ye göre terör örgütü değil, 'Suriye iç savaşında kendisini korumak için gayret eden silahlı Kürt grubudur' ve bu rapora göre "PYD'nin radikal devrimci tarihi ve PKK ile bağları, kendileri ile dikkatli bir şekilde angaje olmayı engellememelidir..."
Özünde bölgedeki 'Kürt otonomcular'la ilişkileri derinleştirirken, ABD'nin Bağdat ve Ankara'nın hassasiyetlerini daha az dikkate almayı öneren rapor, iki başkente 'havuç' uzatmayı ihmal etmiyor... El Kaide ve IŞİD gibi radikal örgütlerin yayılmasının ancak bu yolla akamete uğratılabileceği şu satırlarla ifade diliyor: "Bu adımlar IŞİD gibi grupların yükselişini kesmeye yardım ederken Türkiye'yi de bölgesel karışıklıklara karşı koruma görevi de üstlenebilir!.."
Ne güzel değil mi? Her şey bizim çıkarımız, hatta millî güvenliğimiz için aynı zamanda!.. Bunun için Türkiye PKK'nın siyasallaşması için zorlanmalı, terörist örgütler listesinden çıkarılmalı!.. Suriye'deki uzantısının da 'devletleşme' stajına 'bölgesel istikrar' adına ses çıkarılmamalı, hatta teşvik edilmeli!..
Bizde 'açılım'a uydurulan birkaç isimden birisi de 'millî birlik projesi'ydi dalga geçer gibi!.. Uluslararası üretim bandında 'millî millî' ilerliyor!.. Bu çerçevede Kuzey Suriye'deki savaşı Abdullah Öcalan İmralı'dan yönetiyor!.. O ülkenin yargısı tarafından 'terör örgütü lideri' olduğu sabit görülerek idama mahkûm olan birisi, o ülkenin iç ve dış güvenliğini doğrudan ilgilendiren bir konuda hüküm sahibi!..
Yalanlarla örtülen 'gerçek', uluslararası tezgâhın ayak izlerine basa basa sinsice ilerliyor... Terörizm statü kazanırken, devletler ve toplumlar bir sonraki aşamaya hazırlanıyor..."
***
Sürpriz miymiş?