Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Suriye'nin geleceği şekilleniyor

Konu uluslararası boyutta. Uluslararası güçler, çıkarlarını korumak ve yenilerini elde etmek için mücadele etmektedir. Bölgesel güçler ise menfaatlerini ve güvenliklerini tehdit eden durumlara müdahale etmekte fazla etkili olamamaktadır. Yapılan müdahaleler, operasyonlar, toplantılar, verilen demeçler, özellikle ABD veya Rusya'nın çıkarına aykırı ise bir anlam taşımamaktadır. Bölge ülkelerinin çıkarları, bu güçlerden biriyle genel anlamda örtüşmüyorsa, o ülkenin işi zor demektir.

Suriye'deki durumdan en fazla etkilenen sınırdaş ülke Türkiye'dir. Bu etkilenme başta güvenlik konusu olmak üzere siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal konuların tümünü kapsamaktadır.

ABD ve Rusya'nın etkisi

Hem ABD, hem de Rusya, Suriye'de etkin olmak istemektedir. İran da, Rusya'nın yanında yer alarak çıkarlarını koruma peşindedir. Esad da, Rusya'yı arkasına alarak rejimi ve yerini muhafazaya çalışmaktadır.

ABD, Suriye'nin normale dönmesi için, yönetimde bir geçiş süreci sağlanmasını, sürecin 6 ay olmasını ve Esad'ın da bu süre içinde yönetimde kalmasını önermiştir. Türkiye'nin de bu öneriyi, Esad'ın yönetimde sembolik olarak bulunması kaydıyla kabul ettiği söylenmektedir.

Ancak Rusya buna henüz olumlu cevap vermemiştir. Rusya, Esad'ı değil, Suriye meşru yönetimini desteklediğini, yönetime de Suriye halkının karar vermesi gerektiğini ifade etmektedir.

Rusya için Esad vazgeçilmez değildir. Ancak İran vazgeçilmezdir. İran için ise Esad vazgeçilmezdir.

IŞİD; ABD, Rusya, İran, Türkiye ve aynı zamanda Suriye için müşterek tehdittir. Ancak Türkiye için önemli bir güvenlik konusu olan PYD/YPG, Türkiye hariç, hiçbiri tarafından tehdit olarak görülmemektedir. Üstelik hem ABD, hem Rusya, hem de İran'dan destek görmektedir.

Suriye için IŞİD'in yanında esas tehdit, muhalifler ve onun desteğinde olanlardır. PYD'yi tehdit olarak görmediği gibi, onunla birlikte IŞİD'e karşı mücadele edebileceğini dahi teklif etmiştir. Hatta tehdit olarak gördüğü muhaliflere dahi, IŞİD'le mücadelede destek olabileceğini de söylemiştir.

Tehdit çok yönlü

Artık bir bütün Suriye görmek mümkün değildir. Suriye'nin kuzeyinde oluşan Kürt kantonları bir vakıadır. PYD, PKK'nın bir uzantısı olmanın yanında ABD'nin bölgedeki müttefiki durumundadır.

PKK gücünün önemli bir kısmını PYD bölgesine tahsis etmiştir. Bu nedenle Türkiye'deki eylemlerini, varlığını devam ettirdiğini hissettirecek kadar daha çok şehir merkezlerinde gerçekleştirecektir. Kırsal alanda da asgari güçle, azami sesi getirecek şekilde faaliyette bulunacaktır. Bu nedenle Türkiye'de gücü azalmış olarak hissedilebilir.

IŞİD'le mücadelede ABD'nin Peşmergeyi kullanma planı da vardır. PYD, PKK ve Peşmerge'nin, ABD desteğinde İŞİD'le müştereken mücadelesi, onların aralarındaki dayanışma ve işbirliğini artıracaktır. Bu birliktelik, bölgedeki Kürt oluşumlar arasında entegrasyon yaratabilecektir. Bu durum, Türkiye'yi doğrudan etkileyebilecek ve içerdeki bölücü faaliyetlerin hem siyasi, hem de terör alanında yeniden tetiklenmesine sebep olabilecektir.

ABD, Suriye'nin kuzeyinde doğu-batı koridorunun bütün olarak PYD'nin kontrolünde olmasını istemektedir. İran'ın da enerjinin nakli açısından buna bir itirazı olmayabilir. Bu bütünlük Türkiye'nin de aleyhine olduğundan, Fırat'ın batısına geçmeye çalışan PYD unsurlarının etkisizleştirilmesi örneğinde olduğu gibi, engellenmelidir.

Rusya da, ABD menfaat sağlayacağı için bu bütünlükten hoşnutsuzdur. Türkiye'nin bu konuda Rusya'yla işbirliği yapması, ancak Rusya'nın ve Suriye'nin geçmişte PKK'ya olan desteğini dikkate alarak ihtiyatlı hareket etmesi düşünülebilir.

Muhtemel şekillenme

Suriye'nin, otonom bölgeler ve kantonlar halinde, ancak siyasi anlamda bütünlük içeren bir yapıda şekillenmesi mümkündür. Bu yapıda, Kürt bölgelerinin kantonlar halinde kalması, birbirine entegre olmaması ve Fırat'ın batısındaki bölgeyle de birleşmemesi, Türkiye açısından ehveni şer olarak kabul edilebilir. Bu yapılanmada Türkmenlerin varlığını sürdürmesi de dikkate alınmalıdır.

Suriye'deki taşların yeniden yerine oturması yıllar alacaktır. Ancak uluslararası güçlerin kabullenebileceği şekillenme ana hatlarıyla ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu nedenle Türkiye'nin politikalarını, olayları doğru analiz ederek, hangi konularda ne kadar etkili olabileceğini, uluslararası güçleri ne kadar etkileyebileceğini ve ikna edebileceğini iyi hesaplayarak, kendi güvenliğini ve çıkarlarını gözeterek yeniden düzenlemesi zorunludur.

Ancak varlığı, bütünlüğü ve güvenliği söz konusu olduğunda her şeyi göze alması ve bunda ısrarlı, kararlı, kayıtsız ve şartsız etkin olması gereklidir. Bu bir mecburiyettir.

Yazarın Diğer Yazıları