Suriye ve Irak'ta gerçeklerden sapmayalım
Suriye ve Irak için yapılan açıklamalarda, Rakka, Musul, Telafer, Kerkük gibi söylemlerin ön plana çıkarıldığı, Misak-ı Millî'nin gündeme getirildiği, yeniden kırmızı çizgiler oluşturulduğu görülmektedir.
Küresel ve bölgesel güçlerin elini soktuğu bu sahada, başlangıçta yapılan hataların, sonradan düzeltilmesi güçtür. Bu nedenle uygulanacak stratejilerde gerçekçi olunmalı, iç politik hesaplar bir tarafa bırakılıp, ülke güvenliği ön planda tutulmalı, prestij kaybına meydan verilmemeli, söylemlerde dengeli, uygulamalarda da kararlı olunmalıdır.
En önemli tehdit, güneydeki PYD/PKK
Suriye'de kontrolün kaybolmasıyla kuzeyde oluşan Kürt kantonlarında hâkim güç, PYD olmuştur. Bu oluşuma başta ABD ve Batı, sonra da geçici politik nedenlerle, sınırlı da olsa, Rusya destek vermiştir.
Başlangıçta IŞİD'in yayılması umursanmamış, tehdidin büyümesi ve terörün ABD ve Avrupa'ya sıçraması tehlikesi görüldüğünde mücadele için harekete geçilmiştir. IŞİD'in yayılmasına seyirci kalınmasının ve onunla yapılan mücadeledeki ciddiyetsizliğin, bölge için düşünülen planın gereği olduğu açıktır.
Planın önemli ayağının, sözde "Büyük Kürdistan" olduğu, Yönetim tarafından tam olarak kavranamamıştır. Ancak gelişmelerden, Suriye'nin kuzeyindeki tehdit anlaşılmış, Rusya'yla ilişkilerin de düzelmesiyle, IŞİD'le mücadeleyle birlikte, PYD/PKK tehdidine karşı Fırat Kalkanı operasyonu gerçekleştirilmiştir.
Güneyimizdeki karmaşada gözetilecek öncelikli tehdit, PYD/PKK'dır. Alınacak önlemler de bu tehdit odaklı olmalıdır.
ABD-PYD/PKK oyunu bozulmalı
Fırat Kalkanı operasyonu, artan IŞİD tehdidine karşı gerçekleştirilmekle birlikte, bunun yanında Suriye kuzeyinde oluşan Kürt kantonlarının birleşmesini engellemek için de yapılmıştır. Nitekim operasyonda ortaya çıkan PYD hedeflerinin de etkisizleştirilmesi, onun müttefiki olan ABD'yi rahatsız etmiştir.
Afrin kantonundaki PYD, güneydoğuya doğru ilerleyerek bir an önce El-Bab'a ulaşmak istemekte, daha sonra da Menbic'le birleşerek, koridoru güneyden tesis etmeyi hedeflemektedir. Buna IŞİD/DEAŞ'ta yardımcı olmakta, PYD/PKK, Halep kuzeyinde, DEAŞ'ın çatışmadan terk ettiği topraklara yerleşmektedir. Bu durum, DEAŞ'ın PYD/PKK'yla iş birliği yaparak Fırat Kalkanı Operasyonunu sekteye uğratmaya çalıştığını ve bu gelişmenin PYD/PKK'nın da işine geldiğini göstermektedir.
Bu nedenle Fırat Kalkanı bir an öce El-Bab'a ulaşmalı, sınırdan itibaren 45 km.ye kadar olan saha kontrol altına alınmalıdır. Türkiye, olabilecek gelişmelere karşı prestijini korumak ve güvenliğini pekiştirmek için PYD'yi Menbic'ten atmalıdır. Ayrıca PYD'yi Afrin bölgesini boşaltmaya zorlamalıdır. Sonuçta güvenlik gerekçesiyle, Fırat Nehri batısında PYD/PKK ve IŞİD unsuru bırakılmamalı, 45 km. derinliğe kadar olan bölge kontrol edilerek bu oyun bozulmalıdır. Bu durum, PKK'nın Suriye'nin kuzeyini ikinci güvenli bölge olarak kullanmasını da engellemiş olacaktır.
Musul ve Rakka operasyonlarına iştirak
Küresel, bölgesel ve yerel güçler Musul'u kurtarma operasyonundadır. Burada esas IŞİD'le mücadele olmakla birlikte, Musul kurtarıldıktan sonra oluşacak yeni yapıda pay kapma ve yer alma düşüncesi ön plandadır. Türkiye'nin hassasiyeti, demografik yapının bozulması, Şii milislerin katliam yapma ihtimali, PKK'nın rol kapması ve Türkmenlerin güvenliğidir. Bu hassasiyeti, koalisyon güçleri içinde hareket etmekle, tüm güçlerle yürüteceği diplomasiyle, bunu desteklemek için bölgede yapacağı askeri güç gösterisiyle gidermeli, bunun ötesini mecbur kalmadıkça zorlamamalıdır.
Rakka operasyonunda da aynı yöntem uygulanmalı, PYD'nin ABD desteğinde kullanılarak güç kazanması ve bunun karşılığında federasyon statüsü elde etmesi engellenmelidir.
Siyasi, diplomatik ve askeri güç ayarında kullanılarak gerçeklerden uzaklaşılmamalı, esas tehditler üzerinde sıklet merkezi yapılmalıdır.
Bunun için TSK'nın itibarını, moral ve motivasyonunu zedeleyecek girişimlerden de uzak durulmalıdır.
Sonuç alabilmek için Rusya, Suriye Yönetimi ve İran'la iş birliği yapılmalıdır.