Suriye gerçeği
Türkiye'nin Suriye politikasındaki muğlak ifadeler, siyasi hedefi açıklıkla ortaya koyamadığı için, askeri hedefin belirlenmesini de mümkün kılmamakta, hedefler, gelişen politik ortama ve olaylara göre değişkenlik göstermektedir.
Açıklanan siyasi hedef
Yetkili merciin açıklamasına bütün olarak bakıldığında, Türkiye'nin başlıca hedefinin, Suriye'deki çatışma ortamının bir an önce ve kalıcı olarak sona erdirilmesi, etnik ya da mezhepsel çatışmalardan kaçınılması, ülkenin toprak bütünlüğünün korunması, tüm Suriyelilerin kabul edebileceği, demokratik meşruiyeti olan, çoğulcu ve kapsayıcı bir siyasi yapının kurulması olduğu sonucuna varılmaktadır.
Yine başka bir açıklamayla da Suriye'nin tüm terör örgütlerinden temizlenmesi öngörülmektedir. Ayrıca bunların Esad'la mümkün olamayacağı da ifade edilmektedir.
Tabii ki bunun, sadece Türkiye tarafından gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Bunun gerçekleşmesinin, ilgili ülkelerin mutabakatı ve uygulamasıyla yapılabileceği açıktır.
Siyasi hedef net ve anlaşılır olmalı
Türkiye'nin siyasi hedefi, güvenlik üzerine inşa edilmelidir. Bunun için de Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması ve istikrarının sağlanması ön plandadır. Bu hedefe ulaşılabilmek için de, Suriye'den Türkiye'ye müteveccih tehditler bertaraf edilmelidir. Başlıca tehditler, IŞİD, PYD ve Suriye yönetimidir.
Bu tehditlerin tamamının, diplomasi ve askeri gücün müşterek kullanılmasıyla gerçekleştirilmesi mümkündür. Önce diplomatik girişimler yapılmalı, bu girişimlerin yetmediği yerde askeri güç diplomasinin önünü açmalıdır.
Fırat Kalkanı'nda IŞİD'le mücadelede, bazı göstermelik itirazlar hariç, siyasi açıdan engelleyici bir durum bulunmamaktadır. Ancak PYD ve Suriye yönetimi konuları sıkıntılıdır. Bu konularda gerçekçi hareket etme zarureti vardır.
Mevcut durum
* Suriye yönetiminin arkasında Rusya ve İran vardır. Çin de katılmaya heveslidir.
* Suriye'de, Türkiye'nin de katkısıyla IŞİD tehdidi minimize edilebilir.
* ABD, PYD'yi terör örgütü olarak değil, kendi kara kuvveti olarak görmekte ısrarlıdır.
* Fırat Kalkanı Harekâtı başarıyla devam etmekte, 98 km. genişliğinde, 5-25 km. derinliğinde kontrol altına alınan sahanın, El-Bab dahil, 45 km.'ye ulaşması gerekmektedir.
* Ancak PYD, Fırat'ın doğusuna çekilmemiştir. Çekildiği, buralarda SDG'nin diğer unsurlarının bulunduğu iddia edilmektedir. Bazı yerlerden PYD çekilmek istese de buna ABD'nin izin vermeyeceği söylenmektedir.
* Bölgesel Kürt siyasiler, kuzeyde kurulan sözde federasyonun anayasasının hazır olduğunu, Kamışlı'nın başkent olacağını, kantonların birleşmesi hedefinden vazgeçilmediğini, Menbic'in bu yapının bir parçası olduğunu ifade etmektedir.
* Son tahlilde kuzeyde PYD merkezli bir Kürt oluşumu ABD tarafından desteklenebilir. Ancak İran ve Rusya açısından tercih edilmez. Türkiye açısından hiç kabul edilemez.
Türkiye ne yapmalı?
Bu gerçeklerin ışığı altında Türkiye;
1. Sınırından IŞİD tehdidini uzaklaştırarak güvenli bölge oluşturma konusundaki kararlılığını, PYD konusunda da göstermeli ve tehdidin bütününü sınırından uzak tutmalıdır.
2. Bu kapsamda ilk aşamada Menbic konusundaki sözlerinden geri adım atmayarak ülke itibarını korumalıdır.
3. PYD üzerinde sağlanacak etkinliğin, PKK'yla mücadeleye de destek olacağını hesaplamalıdır.
4. Esad ısrarından vazgeçerek Suriye yönetimiyle iletişime geçmeli, Fırat Kalkanı ve sonrasının kendi güvenliği kadar, Suriye'nin de güvenliği ve toprak bütünlüğünü sağlayacağını açıklamalıdır.
5. Bu davranışın Rusya ve İran tarafından da destekleneceğini, bunun da bölgedeki etkinliğini artıracağını dikkate almalıdır.
6. ÖSO'nun amacının artık Suriye yönetimini devirmek değil, öncelikle toprak bütünlüğü ve güvenliği sağlamaya yönelik olduğunu belirtmeli, bu konuda önce ÖSO'yu, takiben ilgili ülkeleri ikna etmelidir.
7. Toprak bütünlüğü ve istikrardan sonra, demokratik meşruiyete dayalı, çoğulcu ve kapsayıcı bir yönetim tesisinin Suriye halkının inisiyatifiyle gerçekleşeceğini, bu konuya iç işlerine müdahale etmeden destek vereceğini açıklamalıdır.