Şükretmeden olmaz!

Olaylara iyi tarafından baktığımızda mutluluğu yakalamak çok kolay… Meselâ, yerli, milli ve ultra muhafazakârlarımızın yönettiği bir televizyon kanalımızda Esra Erol hanımefendinin ortaya çıkardığı gerçeğe bakışımız gibi…

2 yaşındaki çocuğun gerçek kocadan değil de sevgiliden olduğunu ispatlayan DNA testini nasıl da açıkladılar!.. Sonuç açıklanırken gerilim müziği bile yüklediler…

Beklenen sonuç açıklandığında, yani kadının kaçtığı 28 yaş büyük sevgilinin çocuğun babası olduğu anlaşıldığında o kadının yüzünü sevinç ve gurur kapladı!.. Ama daha heyecan ve toplumsal geleceğimiz açısından ümit verici olan, stüdyodaki seyircilerin bu sahneye alkışlarla eşlik etmesiydi!..

Biz de gurur duyduk tabii!.. Çünkü 'çürümüş Batı'nın ilim irfanını almak ve ahlâkını almamak' tam da buydu!..

Sahnedeki gerçek zirve ise bambaşkaydı… Çocuğun kaçılan sevgiliden olduğu anlaşıldığında kadının birkaç kez "Şükür elhamdülillah" demesi, dindarlığın kat ettiği aşama açısından milletçe gurur kaynağımız oldu!..

Bizde ne iş olursa olsun o işi besmelesiz hamdelesiz yapmayanlarımız çoğaldı maşallah!.. Siyasî, kültürel ve dinî iklimimiz öyle bir inkişaf geçirdi ki gel de gurura ve kibire kapılma!..

***

İki yıl önce… İstanbul Kadıköy'de inşaat ve gayrimenkul işleriyle uğraşan M.Ş.'nin şirketine 3 hırsız giriyor... Hırsızın biri önce masanın üzerinde bulunan bir cep telefonunu cebine atıyor... Daha sonra ofisin arkasındaki M. Ş.'nin odasına geçen hırsızlar, odayı karıştırmaya başlıyor...

Masanın çekmecelerini karıştıran hırsızlardan diğeri, çelik kasanın yanında bulunan dolapta bir Kur'an-ı Kerim buluyor... Kur'an-ı Kerim'i alarak öpen ve alnına koyan mübarek hırsız, ardından soyguna devam ediyor... İşlerine büyük bir titizlikle devam eden hırsızlar daha sonra buldukları anahtarla çelik kasayı açıp, çek ve senet gibi değerli evrakları alarak kaçıyorlar...

Görüntüler haber kanallarında yayınlanınca o zaman da gururdan göğsümüz kabarmıştı!.. Hırsızın dini bütün yani 'bizden' olduğunu görünce ister istemez bir yakınlık hissetmiştik!..

Olay Kadir gecesi gerçekleştiği için duygusallığım artmış, sevinçten şu şekilde yorumlamıştım: "Bir kavmin hırsızı bile imanlıysa, mesaisine Kadir gecesi bile devam ediyor ve Kur'an gördüğünde büyük bir huşu içinde öpüyorsa, buna kızılmaz, takdir edilir!..

Topyekûn bir millet olarak bizim bu türden değerlerimize sahip çıkmamız, onların kolay yetişmediğini bilmemiz gerekiyor!.. Biz "Batı'nın ilmini alalım, ahlâkını almayalım" derken tam da bunu kastetmiştik!.. Batı'nın ahlâkını da almış olsaydık bu kardeşlerimiz Kur'an-ı Kerim'e saygı duymuyor olacaklardı!.. Ama bakınız mesai arasında bile imanlarının gereğini yapabiliyorlar!.. Şeytanın bağlı olduğu Ramazan ayında, Kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğunun farkındalar ve hırsızlığı sürdürürken, inançlarından asla taviz vermiyorlar!.."

***

Yeri gelmişken Lüleburgaz'da yaşanan o örneği de hatırlatalım ki meramımız tam anlaşılsın:

İlerlemek için 'girişimci'nin önünü açmak lâzım ama 'imanlı girişimci'nin önünü daha çok açmak lâzım!..

Yine göğsümüz kabararak izlediğimiz Lüleburgaz'daki örnek: Birkaç yıl önce bir market soygunu güvenlik kameralarına yansımıştı... 30 bin lira değerindeki sigarayı götürmek için hırsızlar harıl harıl çalışırken o esnada sabah ezanı okunuyor... Dini bütün hırsızımız ezan sesini duyar duymaz duaya koyuluyor: "Allah'ım sen bana yardım et!.."

Hırsızın yakalanmamak için Allah'a sığınmasından dini bütün bir kardeşi olarak utanacak değildik ya... 'Kâmil iman sahibi' hırsızımızın, marketi soymak için gösterdiği performansa halisane bir şekilde inancını da katması örnek alınası bir fark değil de neydi?

Gazetecilik aynı zamanda bir kamu görevidir... Muhafazakâr gazetecilik ise daha bir kamu görevidir... O yüzden haber dilimize dikkat edelim… Bu devirde arttıklarına şahit olduğumuz 'inançlı girişimcilerimiz'i incitecek, onları bu mesleklerden soğutacak, halkı onlardan uzaklaştıracak, onlara karşı kin ve nefret uyandıracak bir dil kullanmayalım!..

Yazarın Diğer Yazıları