Su saatini hangi terörist daha güzel okur?
Cumhur İttifakı'nın Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mehmet Özhaseki, çaresizlikten olsa gerek, milliyetçileri etkileyebilmek için kabir, cami, çeşme, han, hamam, eski cezaevi dolaşarak sonuç almaya çalışıyor...
Onlardan daha tuhafı ise dilini değiştirmiş olması... Başlangıçtaki farklı tarz, itidalli dil gitti, onun yerine 'bol teröristli' propaganda dili geldi... Cemaziyelevvelini bilmesek, Pensilvanya turlarından değil Cudi'den, Gabar'dan, Tendürek'ten, teröristle göğüs göğüse mücadeleden geldiğini zannedeceğiz!..
Çözüm sürecindeki 'o mutlu mesut günler'de teröristlere 'gerilla' diyen ve bu sözler yeniden gündeme gelince kendi konuşmasını mahkemeye vererek yayın yasağı aldıran, böylece dünya hukuk tarihine 'ilk' olarak geçen kişi olur kendisi!..
Tabii komedi bununla sınırlı değil... Seçimleri Millet İttifakı'nın adayı Mansur Yavaş kazanırsa 20 bin teröristin belediyede işe alınacağını, su saatlerini okumak için evlere onların geleceğini, listelerin parti örgütlerinde hazırlandığını iddia ediyor...
Bu nasıl bir çaresizliktir, nasıl bir yokluktur, nasıl bir ümitsizliktir ki son yöntem olarak bu tercih ediliyor? Tıpkı çözüm sürecindeki gibi "Tuttu tuttu, tutmadı başa döneriz" der gibi...
Burası bir hukuk devleti... Elinde 20 bin kişilik terörist listesi olan neden savcılığa vermez? Savcılar bunu duyunca neden harekete geçmez? Uyduruk şekilde isimlerin alt alta yazıldığı o listeden bir tek kişinin bile T.C. kimliğini neden bir delikanlı açıklayamaz? İçişleri Bakanlığı, bu teröristler hayali değilse neden operasyon yapıp tek tek toplamaz? Ortada çok açık bir iddia var... Bu durumda görevini yapmayan İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, emniyetçiler, savcılar suç işlemiş olmuyor mu?
Siyaset bu kadar çirkinleşmemeli ama esasında bu çirkinleşmenin sebebini sorgulamak lâzım... Çok net: Kendisi açısından Ankara gidiyor ve bu gidişi durdurmak için her yol meşru!..
Oysa Ankara, siyaset tarihimizin -darbe zamanları haricinde- en orantısız propaganda dönemini geçiriyor... Duvarlar, direkler, billboardlar ezici oranda Mehmet Özhaseki'nin afişleriyle dolu... Belediye ve şirketleri, taşeronlarla birlikte kampanyanın içinde... Binlerce resmî çalışan internette trollük yapıyor... Mitingden mitinge adam taşınıyor... Sınırsız bütçe, medya ve sosyal medyaya reklam yağdırıyor...
Hemen yanı başında insanların tanzim satışlardan 2 lira daha ucuza sebze almaya çalıştığı bir Ankara'da devasa bir propaganda gücü insanları adeta boğuyor... Mansur Yavaş ise duvarlar yerine gönülleri tercih ederek, son derece mütevazı bir bütçeyle, sakin, bütünleştirici ve Ankara odaklı bir dille çalışma sürdürüyor...
Ankara'yı bilmeyenler, son hâlini görmeyenler için belirtelim: Sanki Suriye'de veya Asya'nın o bilinen ülkelerindeki gibi seçim havası... Mansur Yavaş'ın kaplayabildiği propaganda alanı Mehmet Özhaseki'nin 20'de 1'i bile değil dersek abartmış olmayız...
Ankara'da taraflardan biri, duvarlardan, billboardlardan, otobüslerden medyadan taşan şımarık bir siyasî kültür, kamu imkânları ve sınırsız bütçeyle sahanın her yerinde... Diğer tarafta ise kendi kısıtlı imkânlarıyla var olan, Ankara'ya züccaciye dükkânına giren fil gibi bakmayan, sorumluluk sahibi bir anlayış söz konusu...
Bu müthiş orantısızlığa rağmen sonuç alamayanlar, hatta bu dengesizliğin aleyhe döndüğünü görenler bu defa 'teröristli dil'le milliyetçi seçmeni etkilemeyi umuyorlar...
Bir tarafta, karşıyı 'düşman' gösteren ve seçimi 'beka'ya bağlayan bir dil, diğer tarafta ise, kazanırsa bunun bir zafer olarak nitelenmemesi gerektiğini ifade eden bütünleştirici bir başka dil... Seçmen bunu görüyor ve gördüğünü gösterdikçe, panik, çaresizlik ve ihtiras, başka yöntemleri maalesef meşru hâle getiriyor!..
O bu dili tercih etmediği için sormaz ama ben Mansur Yavaş'ın yerinde olsam şunları sorardım: Siz teröristleri çok iyi tanırsınız... Hangi teröristler su saatini daha iyi okur? Habur'da 'pişman olmadıkları hâlde' kendilerini 'pişman' sayıp, ayaklarına mahkeme götürülen teröristler mi? Yoksa teröristlikten gerillalığa terfi edenler mi?
Sayaç okuma işi liyakat işi!.. Sahi, kimin okuması daha güzel? En güzel hangi terörist okur su saatlerini? Apo'nun mektubunu o 'barış günleri'nde, Nevruz'larda, Diyarbakır'daki meydanda okuyan teröristler mi? Yoksa valilere 'görmeyin' talimatı verilen teröristler mi?
O da yetmez... ASKİ'ye kim Genel Müdür olsun? Oslo'dakilerden biri mi? Yoksa Dolmabahçe'dekilerden biri mi?