Söz de hüküm de PKK'nın olmuş!
Kaç gündür ne cevap verecekler diye bekliyorum, gıkları çıkmadı... “HDP, parti gibi davranırsa muhataplığımız devam eder” diyen Başbakan Davutoğlu’na HDP’nin Sırrı Süreyya Önder’le, “Sayın Davutoğlu’na aynen iade ediyoruz” sözleri ile cevap vermesinden bahsediyorum...
Madencinin çayını içtiği için müfettişe had bildiren, yüzlerce şikâyet dilekçesi ortada dururken maden ocağındaki çalışma şartlarını bize niye haber vermediniz diye kömür ocaklarında çalışanlara fırça çeken Davutoğlu, sıra PKK’ya gelince niye susuyor?
“Bu çizgiye (PKK çizgisine HD) had bildirme sevdası yeni değil, bu hevese ilk kapılan Başbakan değil. Çok yönetici gördük biz” ve “Davutoğlu’nun lafına bakın, ’Parti gibi davranırsa...’ Siz şirket gibi olduğunuzdan olabilir mi, bizi parti olarak görmemenizin nedeni?” açıklaması bir Başbakan için yenilir yutulur sözler midir?
HDP ve Önder zannedildiği gibi gücünü “dokunulmazlıktan” veya “demokrasi” den değil, eli silahlı PKK’dan alıyor. Davutoğlu’na had bildiren sözleri dikkatle okunduğunda bunun böyle olduğu zaten çok açık görülüyor.
Davutoğlu, “Biz PKK’nın Türkiye’yi terk etmediğini biliyorduk, süreç sekteye uğramasın diye halktan bunu gizledik” diyebilir amma PKK ve onun siyasi uzantısı HDP kimseden bir şey gizlemiyor. Gayet açık davranıyor.
Güneydoğu’yu Türksüzleştiriyor.
Devlet, bölgede tüketilen elektriğin parasını bile tahsil edemiyor. Esnaf %18 olan KDV’yi devlete ödemek yerine PKK’ya %10 ödüyor.
Korucular, askerler, polisler güpegündüz infaz ediliyor. Sivil memurların adresleri tespit edilmeye başlanıyor, sıra onlara gelecek. Kişi, kurum ve aşiretler arasındaki anlaşmazlıklar, kan davaları PKK’lı yargıçlar tarafından karara bağlanıyor, karara bağlanamayanlar Yargıtay görevi gören Kandil’e havale ediliyor. Okullar yakılıyor, bayraklar indiriliyor, Atatürk büstleri yıkılıp üzerlerine basılarak pozlar veriliyor. PKK şehitlikleri kuruluyor. Dili Kürtçe, müfredatı PKK tarafından hazırlanmış okullar açılıyor.
Yollar kesiliyor, kimlik kontrolleri yapılıyor. PKK’nın silahlı güçleri düzenli ordu görünümü altında devlet güçlerinin önünde resmigeçit yapıyor. Yargıtay’ın “Belediyelerde Eş Başkanlık yasaya aykırıdır” hükmü, PKK’nın siyasi kolu HDP tarafından, “Biz bu kararı tanımıyoruz” diye çöpe atılıyor...
Devletin baraj yapmasına, karakol açmasına şantiye basarak, işçi kaçırarak, yapılanları yakarak yıkarak cevap veriliyor ve “Katil T.C. burayı terk et” deniliyor.
İyi de, bunlar bu cesareti nereden alıyor?
“Niye böyle söylediniz” denildiğinde, “Çünkü burası Kürdistan” cevabı veriliyor...
Biz de söyleyecek bir şey bulamıyoruz.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin dün Başbakanı bugün Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan da bölge için “Kürdistan” diyor...
Ve neredeyse iki yıldır hem HDP’yi, hem Kobani’deki PYD, Kandil’deki PKK hem Türk topraklarında cinayet işleyen KCK’yı çekip çeviren Abdullah Öcalan için (kapalı alanda sigara içen bir gence söylediği kadar bile) alınıp incineceği bir söz söylemiyor, söyleyemiyor...
Niye?
İnsan ve vicdan merak ediyor!