Soydaşını unutmuş, ümmeti kurtaracak!

Türkiye'nin Çin ile ilişkileri bozmamak adına herhangi bir girişimde bulunmadığı bir coğrafya, Uygur Türklerinin anavatanı; Doğu Türkistan...

Siyasi iktidarın konuya girmemesi bir kenara, Türkiye'nin okumuş, aydın kesimi de meseleye oldukça uzak.

Hatta halkayı biraz daha genişletelim; Türkiye'nin çok büyük bir bölümü Doğu Türkistan hakkında hiçbir şey bilmiyor!

Kitle iletişim araçlarının gündeminde hiçbir zaman Doğu Türkistan olmadı. Türk dünyası hassasiyeti taşıyan kurumların da imkânları sınırlı olduğu için doğru düzgün haber bile üretilemiyor.

Bölgeden bilgi alabilmek son derece güç...

BBC'nin "insan kampları" haberleriyle konu, son günlerde gündemde yer bulmaya başladı.

Nüfusu yaklaşık 300 milyona yaklaşan Türk Dünyası'nın yapamadığını BBC, basın gücünü kullanarak yaptı. BBC'nin bunu habercilik kapsamında mı, yoksa Çin'e karşı bir stratejinin sonucunda mı yaptığını anlamak zor değil. Demek ki uluslararası siyasette bazı dengelerde oynamalar var.

Doğu Türkistan meselesine Türk Dünyasının ilgisizliğinin yanı sıra; Çin'in bölge üzerindeki yoğun baskısı da haber akışını engelliyor.

Ama bu zulümden bir şekilde kaçanlar, kurtulanlar, Türkiye'ye sığınmak isteyenler var.

Geçtiğimiz yıllarda hatırlayacaksınız;

-360 Uygur Türk'ü Çin mezaliminden kaçıp Türkiye'ye sığınmak isterken Tayland'da yakalanmışlar ve kafeslere konulmuşlardı. Günlerce Türkiye'ye çağrıda bulunmalarına rağmen, Çin'e iade edildiler. Akıbetleri bilinmiyor,

-Doğu Türkistan Türklerinin sözcülerinden ve uzun yıllar Çin hapishanelerinde kalmış Rabia Kadir, Türkiye'ye gelmek istemiş, ama Atatürk Havalimanı'ndan geri döndürülmüştü,

-2014 yılında yine Çin'den kaçıp Türkiye'ye sığınan aralarında çocukların da bulunduğu 30 Uygur Türk'ü günlerce havalimanında tutulup, ardından Yabancılar Şube Müdürlüğü'ne götürülmüştü, onların da akıbeti meçhul,

-Şu anda da benzer bir hadise yaşanıyor. Çin'den kaçan 11 Uygur Türk'ü günlerdir Atatürk Havalimanı'ndan tutuluyor. Kamuoyunun konuyu unutmasının ardından, Çin'e iade edilmeleri söz konusu...

Türkiye'deki siyasi iktidarın konuyla ilgili tutumu çok açık; görme, duyma, konuşma!

5 milyona yakın Suriyeliyi hiçbir denetime tabi tutmadan ülkeye alanlar, "Çin ile ilişkilerimiz bozulmamalı" bahanesiyle Uygur Türklerini ülkeye kabul etmiyor.

Ancak siyasiler de son derece ilgisizler. Atatürk Havalimanı'ndaki hadiseyle ilgili sadece İYİ Parti'den bir açıklama ve eylem geldi. Diğer partilerden, STK'lardan tek bir kelime duyulmadı. Oysa bu Türklerin, yani hepimizin meselesi değil mi?

Geçtiğimiz Cumartesi günü Ankara Millî Kütüphane'de bir panel vardı. Türk Ocakları Genel Merkezi tarafından düzenlenen "Doğu Türkistan'da insan hakları" başlıklı panelde anlatılanlar tarihî öneme sahip.

AA, DHA ve İHA gibi haber ajansları konuyu görmezden geldi.

Etkinlikle ilgili tek haberi Kırım Haber Ajansı'nda (QHA) bulabildim.

Panelin ilk konuşmacısı bir turizmci... Adı Ömürbek Bekali... Doğu Türkistan'daki Çin kampından "Özbekistan vatandaşı" olduğu için çıkabiliyor. Anlattıkları korkunç.

Bekali, kampta yaşadıklarına dikkat çekebilmek için kürsüye elleri ve ayakları zincirlenmiş olarak çıkıyor ve şunları anlatıyor:

"Ben bir turizmciyim. Bir Doğu Türkistanlıyım. Kazak vatandaşıyım. Dedemi görmek için gittiğim Şark-ı Türkistan'da 8 ay tutuklu kaldım. Kazakistan vatandaşı olduğum halde kamplara alındım. Orada Türk olmanız, Müslüman olmanız tutuklanmanız için yeterlidir. Ben bugün Şark-ı Türkistan'daki 30 milyon Uygur Türkünün durumunu, yaşadığı zulmü anlatmak için geldim, bunun için çok gururluyum.

Kamplarda bize, 'Siz Suriye'deki teröristlere yardım ediyorsunuz terörü buraya da taşıyacaksınız' diye aşağılıyorlardı. Bir öğün yemek için, Çin liderlerini, devlet başkanını, komünist parti başkanlarını metheden şarkılar söylemeniz gerekiyordu. Buraya zincirlerle çıktım çünkü kampa ilk geleni bu şekilde tutuyorlar. Hiçbir yere gidemiyorsunuz tüm ihtiyaçlarınızı orada gidermek zorundasınız. Yerinize yeni biri gelene kadar. Böyle bir zulüm ve baskı var. Çin, yakın zamana kadar varlığını bile inkâr ettiği kampları dünyaya "eğitim kampları" olarak göstermeye çalışıyor. Orası eğitim kampı falan değil! Benim eğitime ihtiyacım mı var? Ailemde kamplara alınan akademisyenler, eğitimciler var bunların eğitime ihtiyacı olabilir mi? O kamplardan ben Kazakistan vatandaşı olduğum için çıkabildim. Başka türlü çıkma ihtimaliniz yok. Ancak ölünüz çıkar. Nitekim geçen ay (18 Eylül'de) kampta olan babamın ölüm haberini aldım. Bu haberi de kardeşim Doğu Türkistan'dan kendini tehlikeye atarak bana iletti. Muhtemelen bu haberi verdiği için onu da kampa aldılar. Zulüm bu seviyede.

Ben bir Hun evladı ve Türk soylu biri olarak, oradaki kardeşlerimin halini dünyaya anlatmayı kendime bir vazife olarak görüyorum. Ömrümün sonuna kadar, Şarki Türkistan'ın bağımsızlığı için mücadele vereceğim. Doğu Türkistan'da Türk, Türkiye dediğiniz zaman oradaki insanlar için akan sular durur. Türkiye'yi çok severler. Ancak Türkiye'nin bizim yaşadığımız duruma tepki vermemesi bizi çok üzüyor. Son olarak, bize Türk diyorlar. Böyle doğduk böyle öleceğiz."

İşte Doğu Türkistan'daki yaşananların kısa bir özeti...

Türk oldukları için uğramadıkları işkence kalmayan milyonlarca insan.

Daha ne kadar susabiliriz, daha ne kadar duyarsız kalabiliriz? Soydaşlarını unutan bir millet, geleceğine nasıl umutla bakabilir? Hepsinden de ötesi soydaşını unutan bir millet, ümmetini nasıl kurtaracak?

255513.jpg

136517.jpg

Yazarın Diğer Yazıları