Soruşturulması gereken asıl çete!
Türkiye’de Kürt kökenli vatandaşlarımızın haklarından bahsedenleri araştırdığımızda, çoğunluğunun Kürt olmadığı görülüyor. ABD ve Avrupa’dan üst düzey politikacılarla birlikte, devamlı olarak Türk kimliğine saldırıyor, hatta Türk diye bir milletin olmadığını söylüyorlar. Sonra da Kürt diye Türk’ten ayrı bir milletin varlığından bahsederek, özerklik veya federasyon taleplerini dile getiriyorlar.
* * *
Asıl hedefleri Kürtlerin bir millet statüsü kazanması ve bağımsız devlet kurmaları değildir. Asıl hedefleri, “Ne mutlu Türküm diyene” sözüyle hayat bulan Türkiye Birliği’ni yıkmaktır; Kürtlerin bağımsızlığı, onlar için amaç değil Türkiye’yi parçalamakta kullanılması gereken bir araçtır. Tıpkı Osmanlı’yı parçalamak için Balkanlar’daki milletleri ve ayrıca Ermenileri kullandıkları gibi... Türk aydını, bu gerçeği tarihi örnekleriyle hafızasında yaşattığı için, tedbirli davranıyor, direniyor. Türk aydınının direncini kırmak için, henüz var olup olmadığı bile belli olmayan bir terör örgütüne adlarını karıştırıp, onları en azından halk nezdinde itibarsızlaştırmak istiyorlar!
Eş zamanlı olarak 40 bin kişinin canına malolmuş bir terör örgütünün dağdaki başı ile dolaylı görüşmeler yaparak, bölücü terörü siyasallaştırmak ve meşrulaştırmak planını sürdürüyorlar. İşte asıl soruşturulması gereken terör organizasyonu budur.
Öyle ki siyasi partilerde, devlet bürokrasisinde, yabancı misyonların içinde ve medyada bu organizasyon içinde görev yapanlar vardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Türkiye’yi Türk kimliğinden çıkararak parçalama kararlılığında olan bu terör çetesi hakkında niçin Ümraniye soruşturması gibi bir soruşturma başlatmıyor?
Şayet böyle bir soruşturma başlatılırsa, Türkiye en az 50 yıl rahat eder!
* * *
“Ne Mutlu Türküm diyene lafı kaldırılmalı, köylerin adları Kürtçe’ye çevrilmeli, Abdullah Öcalan tecritten kurtarılmalı” diyen İhsan Arslan, iktidar partisinde önemli bir konumdadır. Peki ama bu cüreti nereden buluyor? Biliyor ki “Ne mutlu Türküm diyene sözünü dağlara taşlara yazdılar. Bu ilkelliktir ve aşılacaktır” diyen kişi, bu ülkede Cumhurbaşkanı olabilmiştir. Ondan önce de “Türk dediğin nedir ki?” diyebilen başka bir Cumhurbaşkanı gelip geçmişti!
* * *
www.turkcutoplumcu.org’dan gönderilen “AKP’nin DTP’den farkı var mı?” başlıklı yazıda durumun net bir fotoğrafı çekiliyor:
“Türkiye’yi milletsizleştirme süreci dış güçler ve işbirlikçileri tarafından yürütülmüştür. Küresel sermaye, desteklediği liberaller, demokratlar, liberal sol, etnik ırkçı hareketler ve cemaatlere mozaik kavramını kabul ettirmiştir. Bu oluşumların etki ajanları tarafından oluşturulan öğretilerin tornasından çıkan yeni kuşak ise bilerek ya da bilmeyerek bu yabancı görüşlerin yılmaz savunucusu olmaktadır.
DTP ile AKP’nin Güneydoğu sorununa bakışı üç aşağı beş yukarı aynıdır. AKP’nin DTP’den farkı Türkiye’deki başka etnik kimlikleri de kaşımasıdır.
AKP’nin eğitim, üretim, araştırma-geliştirme, işsizlik gibi birçok ana mesele üzerinde durması gerekirken ’Ne mutlu Türküm diyene’vecizesi ile uğraşması vahimdir! Her ülkenin bir anayasası, bir bayrağı ve bir resmi dili vardır. Bir ülkede dil, gönülleri birleştiren, ticareti sağlayan, insanları kaynaştıran ve yakınlaştıran en önemli olgudur. Bir ülkenin dil birliğini bozmak, o ülkenin milli birliğini bozmaktır ve nihayetinde parçalamaktır. Türkiye’nin dil birliğini bozmaya çalışan her girişime karşı durmak her Türk vatandaşının asli görevidir.”