Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

Sonuç; şartsız olarak sınırlar açılacak...

Lafı hiç dolandırmadan söyleyelim. Ermenistan ve destekçileri yıllardan beri ne diyordu? “Sınırı şartsız olarak açın, ilişkileri normalleştirelim.” Bunca toz-dumandan, gizli kapaklı görüşmelerden sonra, Ermenistan’ın dediği oldu.
İyi de bu iş bu kadar basit mi? Bu kadar erken hüküm vermek doğru mu? İmzalanan iki protokol ve bunca maddeler ne olacak denebilir.
Bu ve benzeri sorular mantıklı da, maalesef doğru değil. Kimse kendini fazla yormasın. O özellikle muğlak olarak yazılan, kağıt üzerinde var gibi görünen, ama gerçekte yok olan maddeler, “sırırın açılmasının şartları” varmış gibi zannedilsin diye konulmuştur. Doğrusu başarılı da olmuştur. Hem de şimdiden.. Gerçekten bu diplomasi denilen güç nelere muktedirmiş.
Burada gerçeği dosdoğru anlamak için şöyle düşünelim. Türkiye’nin seçkin uzmanları aylardır protokolleri tartışıyorlar. Her biri farklı sonuçlara varıyor. Üstelik, taban tabana zıt olanları da var. Durumu kurtarmak için ortaya çıkan bazı akademisyenler var ki, bir alem. Ne şiş yansın ne kebap türünden fetvalar veriyorlar. Efendim.. öyle de olabilir böyle de. En iyisi ihtiyatlı ve çözümden yana olmaktır. Bunun için de acele etmeyelim vs.
Bu manzara bize neyi gösteriyor? Protokol maddeleri çok muğlak. Ortak bir görüşe ulaşmak mümkün değil. Bir de bu durumu, 100 yıllık ciddi ihtilaflar içinde olan iki devlet arasında tartışıldığını düşünün, bir sonuca varılması mümkün mü?
Anlaşma maddelerinin sadece 2’si çok net. Bunlar; protokoller meclislerde onaylandıktan 2 ay sonra sınırın açlacağına ve karşılıklı büyükelçiler atanacak, diplomatik ilişkilerin kurulmasına ve normalleşmeye dair olanlarıdır...
Acaba anlaşmanın böyle düzenlenmiş olması bir tesadüfün sonucu olabilir mi?
Protokoller böyle. Ama Türkiye’nin kararlı bir şekilde söylediği, “Yukarı Karabağ’dan işgal” kalkmadan, yani Azerbaycan’a teslim edilmeden sınır açılmaz görüşü ne olacak? Evet böylesine doğru ve haklı bir görüşümüz var da, bu karşı tarafı bağlamıyor. Çünkü anlaşmada böyle bir şart yok.
Başka bir iddia da Başbakan Erdoğan’ın, “Yukarı Karabağ işgali” kalkmazsa anlaşmayı TBMM’ye göndermeyiz veya orda bekletiriz hatırlatmasıdır. Tamam da, bu da anlaşmaya aykırı olur. Biz yine de bekletiriz denebilir. İyi de ne zamana kadar? Mesela Nisan 2010’da, sokırım yalanı ABD Kongresine getirilir ha tehdidi yapılırsa, dik durabilecek miyiz?
Bundan da önce, üzerimize müthiş bir uluslararası baskının geleceği muhakkaktır. Yayılmacı, uluslararası hukuku çiğneyen, saldırgan, soykırım gibi katliam yapan Ermenistan bir tarafta; saldırıya uğrayan, mağdur durumda olan Türkiye ve kardeş Azerbaycan bir tarafta. Ama baskı hep bize yapılıyor, tavizi veren de hep biz oluyoruz.
Yüzde yüz haklıyken bile baskıya dayanamıyorsak, imzaladığımız bu protokollerdeki “sınırı açma” şartına nasıl karşı çıkacağız?
AKP çok zorda kalırsa, zaten Azebaycan toprağı olan 7 reyondan birkaçı boşaltılır, bu da yetmezse, Yukarı Karabağ’dan biraz kuvvet çekilerek kamuoyunun ikna edilmesi yoluna gidilebilir. Bu da aldatmacadan başka bir şey olmaz.
Demek ki, önce sınır açılıp ilişkiler normalleştirilecek, sonra sıra anlaşmadaki diğer maddelelere gelecek. Bu maddelerle ilgili anlaşmazlıklar yıllarca sürecek, suçlamalar, sertleşmeler, zıtlaşmalar birbirini kovalayacak. Tabii Ermenistan’ın işine gelen hususlar hariç.
Türkiye böyle bir dururmda “sınırı” kapatıyorum diyebiler mi? Bu da mümkün değildir. Çünkü protokol maddelerinde böyle bir hüküm yok. Öte yandan tamamen haklı olduğumuz halde sınırı kapalı tutmaya gücümüz yetmiyorsa, anlaşmadaki maddelerde ihtilaf çıktı diye açık olan sınırı tekrar nasıl kapatacağız?
Dönüşü çok zor bir yola girilmiştir. Meselenin bir de kardeş Azerbaycan’ı küstürme ve çok uzun yıllar sürecek, yürek acısı gibi içimize oturacak, iki kardeş ülkeye de ağır zararlar verecek boyutu var ki, düşünmek bile istemiyoruz.
Bu anlaşmayla Kafkaslarda yeni bir dönemin açılacağına dair yorumlar yapılıyor. Buna “büyüklere masallar” demekle yetineceğiz. Azebaycan’ı kaybeden bir Türkiye’nin Kafkaslarda, Ortaasyada, Ortadoğuda durumu ne olur? Kafkaslarda Gürcistan’la da işlerin iyi gitmediğine bakılırsa, açılacağı söylenen dönem, nasıl bir dönem olablilir?

Yazarın Diğer Yazıları