Son kullanma tarihleri
Yönetimin bugüne kadarki uygulamalarından, bazı kuruluşlarla, cemaatlerle ve ülkelerle kendi menfaatlerine yönelik önce samimi ilişkiler kurduğu ve işbirliği yaptığı, ancak elde edilecek menfaat kalmadığı veya çatışmaya başladığında da ona karşı tavır aldığı anlaşılmıştır. Seçilen iki örnek aşağıdadır.
AB'yle ilişkiler rafa kalktı
İktidarın, Avrupa'nın değerleriyle, modern yaşam tarzıyla, demokrasi anlayışıyla ve evrensel hukuk kurallarıyla ideolojik olarak barışık olmamasına rağmen, yönetime gelmesinden itibaren AB'yle ilişkilere özel ihtimam gösterdiği görülmüştür. AB'nin ikiyüzlülüğü ve bizi birliğe almak istemediği bilinmesine rağmen bu tutum, 14 yıla yakın bir süre devam ettirilmiştir.
Müzakere tarihi alabilmek için Kıbrıs'ta Rum hâkimiyetini sağlayacak plana bile destek verilmiş, milli kahraman Denktaş dahi bu uğurda rencide edilerek devre dışı bırakılmıştır. Müzakere tarihi alındığında da Ankara'da miting düzenlenmiş, havai fişeklerle kutlamalar yapılmıştır.
Yönetimin bu yaklaşımının, kendi ideolojisini yerleştirerek arzu ettiği hedefe ulaşabilmek için TSK'nın Avrupa normlarına uygun hale getirilip etkisizleştirilmesi düşüncesinden kaynaklandığı değerlendirilmiştir. AB'nin de TSK'nın etkisizleştirilmesi yönündeki düşüncesi, bu konuda ortak bir anlayışın gelişmesine imkân yaratmıştır. Yönetim, darbe paranoyasıyla bu tutumunu sürdürmüş, daha sonra işbirliği içinde olduğu Gülen cemaatinin, aynı düşünceyle TSK'ya yaptığı kumpası da desteklemiştir.
TSK'nın etkisizleştirilerek, sözde vesayetin sona ermesinden itibaren AB'ye olan ihtiyaç azalmış, dolayısıyla da ilişkilerde bir soğuma yaşanmaya başlanmıştır. FETÖ'nün darbe teşebbüsünden sonra OHAL ilanı ve çıkarılan KHK'larla da TSK konusundaki işlem tamamlanmıştır.
Daha sonra idam konusunun gündeme getirilmesi ve AB'nin teröre yaklaşımındaki tutarsızlığı, AB'ye olan ilişkileri kopma noktasına getirmiştir. Ayrıca, demokrasi, insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı gibi konulardaki uygulamalar da sıkıntı yaratmıştır.
Bütün bunların sonucunda, AB'ye, Avrupa Parlamentosu'na ve ilgililerine, diplomasiye de yakışmayan bir dille meydan okunarak, adeta AB'nin son kullanma tarihi ilan edilmiştir.
FETÖ en büyük düşman
Aynı ideolojiyi paylaşmamalarına rağmen, varılacak hedefte ve yaşam tarzında birçok müşterek noktanın olması, iktidar ile cemaati birbirine yaklaştırmış, uzun yıllar birbirlerini desteklemişlerdir. İktidarın oyunu artırma isteği ve TSK'nın etkisizleştirilmesi noktasındaki ortak anlayış, cemaatin ise devlette etkinlik sağlama ve yönetimde pay alma düşüncesi bu yakınlaşmada etkili olmuştur.
TSK konusunda istenen sonucun alınmasından sonra iktidar-cemaat ilişkileri, cemaatin isteklerinde aşırılığa gitmesi, artık iktidara da ortak olma arzusu ve ihtirasının da gittikçe artmasıyla sarsılmıştır. Dershane kriziyle başlayan çatışma, 17-25 Aralık 2013'de okların iktidara da yönelmesiyle tamamen kopmuş, bu olay da Cemaatin son kullanma tarihi olmuştur. Cemaat, bu olayla terör örgütü damgasını da yiyerek bu tarihten itibaren FETÖ olarak nitelendirilmiş ve onunla mücadeleye girişilmiştir.
FETÖ'nün ihtiraslarını dizginleyemeyecek kadar gözünün dönmesi, onu kanlı bir darbeye başvuracak kadar ileriye götürmüştür. Bu hain teşebbüs, Türk Milletinin ve TSK içindeki vatanseverlerin dirayeti ve fedakârlığı sayesinde başarıya ulaşamamıştır. FETÖ'yle mücadele sonuna kadar sürdürülmelidir. Ancak mücadele, başka amaçların gerçekleştirilmesi için kullanılmamalıdır.
Bu örnek de bize, cemaat ve tarikat yapılanmalarının, yönetimde pay sahibi olmak ve menfaat sağlamak için siyasete yanaştığını, siyasetin de oyunu artırmak ve bazı arzularını gerçekleştirmek için bu gruplarla yakınlaştığını, dolayısıyla dinin siyasette kullanılması tehlikesi yarattığını göstermiştir. Ayrıca ihtirasların çılgınlığa kadar uzanabileceğini de ispatlamıştır.
İktidar dikkatli, millet uyanık olmalı ve Türk Milleti, aklıyla oynanmasına müsamaha göstermemelidir.