Siyasi cinayette polis kullanmak!

Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş''in siyasi bir infaz kararıyla katledilmesi ne kadar vahimse, olayda iki özel harekât polisinin kullanılmış olması da aynı derecede vahimdir ve devletin ne duruma düşürüldüğünün göstergesidir.

Bu olayda kimse suç ve cezaların şahsiliği ilkesine sığınamaz. Emniyet Teşkilatı''nın emrinde olması gereken iki kişi, nasıl olur da bir çeteye koruma sağlar? İki polis, Ateş''i öldüren tetikçiyi İstanbul''dan Ankara''ya transporter araçla getirmekle suçlandı. Tanık ifadeleri var, kamera kayıtları var...

Dikkat ederseniz, kimse bu duruma şaşırmadı! Bu satırların yazıldığı saatlere kadar, haber veren gazeteciler dışında üzerinde duran da olmadı!

İşin daha da garip tarafı, bu olayın siyasi sorumluları, "İBB''ye terörist aldınız" diye belediye başkanı hakkında soruşturma başlatanlardır.

Demokratik bir ülkede, siyasi bir cinayete polis karışsa hükümet istifa eder ama Türkiye''de hükümet yoktur. Sadece bir kişi vardır!

***

Sinan Ateş cinayetinde iki polis kullanılması, olayın bir çeteye ihale edildiğinin delillerinden biridir. Aslında siyasilerin, toplumsal muhalefeti bastırmak için çete beslemesi yeni bir durum değildir. Konuyu geçmişte de çok inceledim. Meselâ "Devletin kabadayısı" başlıklı, 10 Ekim 2010 tarihli yazımda şu tespitleri yaptım:

"İstanbul''da bir zamanlar gerçek kabadayılar vardı. Onların kabadayılığı yüreklerinden ve bileklerinden kaynaklanıyordu. Sonra devlet kabadayıları türedi! Devletin çeşitli güvenlik birimlerinde bulunan bazı kişiler, gerçekten bileği ve yüreği sağlam gençleri devşirerek, kendi hukuk dışı emellerinde, organize suç örgütlerinde kullanmak için kadrolu devlet kabadayısı haline getirdi. Başlangıçta bu durum bilinmiyordu. Fakat zaman içinde olaylar yargı aşamasında aydınlatılınca, görüldü ki kabadayı bilinenlerin tamamı, devletin kabadayısı imiş!

Devletin gücünü kullanarak yapılan kabadayılık, zayıflığın işaretidir. Rahmetli Cehar Dudayev, kendisine Moskova''daki Çeçen mafyası sorulduğunda, ''Bir ülkede devlet varsa mafya yoktur, mafya varsa devlet yoktur, yani mafya varsa devlet mafyadır'' demişti."

Bir ülkede siyasi bir cinayete iki polis kullanılması nedir peki?

Prens Harry: Öldürdüğüm 25 kişi insan değildi...

İngiliz Kraliyet ailesinden ayrılarak ABD''ye yerleşen Prens Harry, 10 Ocak''ta yayımlanacak anı kitabında, Afganistan''daki görevi sırasında 25 kişiyi öldürdüğünü ve bundan utanç duymadığını belirtti.

Prens Harry, çatışmanın gürültüsü ve kargaşasında öldürdüğü isyancıları, "iyileri öldürmeden ortadan kaldırılan kötüler" olarak gördüğünü belirtti.

Ayrıca, birini insan olarak görürsen öldürmenin imkânsız olduğunu kaydeden Prens Harry, ancak ordunun "onları ''öteki'' olarak görmesi için kendisini eğittiğini ve iyi bir şekilde eğitildiğini" bildirdi.

Prens Harry, kitabında, "Bu sayıdan korkmamak bana çok önemli göründü. Yani benim numaram 25. Beni tatmin eden bir sayı değil ama utandırmıyor da..." ifadelerini kullandı.

***

Görüldüğü gibi, İngiliz askeri, savaşta, düşmanı insan olarak görmeyecek şekilde eğitiliyor. Afganistan, Irak, Libya ve Suriye''de Amerikan askerleri de aynı eğitimi aldığını gösterdi.

Peki işgal edilen ülkelerden herhangi bir asker, kitap yazmış olsa ve "25 İngiliz, 25 de Amerikalı asker öldürdüm. Onları insan olarak görmemek üzere eğitildim" deseydi, dünya bunu nasıl karşılardı.

Gerçi, Çanakkale Savaşı''nda Türklere karşı kimyasal silah kullanmak suretiyle insanlık suçu işlemekle suçlanan İngiltere''nin Birleşik Krallık Donanma Bakanı Winston Churchill de "Türkler insan değil ki..." demişti... İşte insan haklarından bahsedenlerin gerçek durumu budur.

Yazarın Diğer Yazıları