Sıra geldi, tapuları silkelemeye!
AKP iktidarı, özelleştirme programı çerçevesinde, 22 yıl içinde KİT’leri neredeyse hesaplarındaki paralardan daha düşük fiyata sattı savdı, silkeledi... Cengiz İnşaat üzerinden, ormanları, yaylaları silkelemeye başladı... Oyları azalmaya başlayınca, Erdoğan, CHP’li belediyeleri silkelemeye karar verdi.
Dünyanın en verimli topraklarında, en çalışkan insanlardan oluşan bir nüfusa rağmen, ekonomiyi “nas böyle gerektiriyor” diye öyle bir silkelediler ki, adeta ülkenin kanını emdiler, fakirden kısıp zengine verdiler...
Bu durumu biz yıllardır, “Toplumu fakirleştirerek, Türk Milleti’nin küresel projelere karşı direncini yok etmek” olarak görüyor millÎ güvenlik sorunu olarak tanımlıyorduk...
Sonunda siyaset dünyasından bir kişi bu gerçeği yüksek sesle dile getirdi. O da CHP Genel Başkanlığı’nı kaybettikten sonra...
Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı’na hakaretten yargılandığı davada savunmasında şunları söyledi:
“Büyük Ortadoğu Projesi’nin ilk aşaması şudur: Rüşvet ve yolsuzluk yoluyla zenginleştirdikleri, teröre ve uluslararası suç teşkil edecek işlere girmesini sağladıkları ülkeyi, toprak tavizleri vermek zorunda bırakacak kadar borçlandıracak ‘tek adam’ rejimi kurmak... (...)Sayın Yargıç unutmayın, bir ülkeyi bölmek için önce o ülkeyi sığınmacı nüfus olarak büyütüp, ekonomik olarak küçültürseniz, yani yoksulluğu yaygınlaştırırsanız emperyal güçlerin ekmeğine yağ sürer ve emellerine hizmet etmiş olursunuz. Açıkça söylüyorum bugün için yapılan budur. (...)
Borçlanıyor ve borcumuzu ödeyemez hâle geliyoruz. Bunun ekonomi bilimindeki en basit karşılığı şudur: ‘Para alan, emir alır.’ Ödeyecek paranız yoksa elinizdeki toprakları vermek zorunda kalırsınız.”
***
AKP iktidarı, 2005 yılında Arap sivil toplum kuruluşlarına İstanbul’da Amerikan parası dağıtarak, Arap Baharı’nı örgütledi. Yalnız, ABD, Mursi’yi tehdit olarak görüp Mısır’da darbe yaptırınca, süreç biraz aksadıysa da yeniden başladı. Libya, AKP iktidarı sayesinde çökertildi. Suriye, AKP iktidarı sayesinde iç savaşa sürüklendi ve sonuçta bütün askerî tesisleri ve devlet binaları İsrail tarafından yok edilen, hafızası kaybolmuş bir ülke hâline getirildi.
AKP’nin dış politikası sayesinde Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde ABD uydusu birer ordu ve devlet kuruldu...
“Suriye’de zafer kazandık, Emevi Camisi’nde namaz kıldık” propagandası sürerken, Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, gerçek durumu şöyle açıkladı:
“ABD’ye ‘Terör örgütü PKK/YPG ile hareket etmeyi bırakın. Görevlendireceğimiz 3 komando tugayı ile DEAŞ’a karşı birlikte mücadele edelim’ dedik. Hatta onlara binlerce DEAŞ’lı teröristin ve ailelerinin tutulduğu El-Hol kampının kontrolünü sağlayabileceğimizi ilettik. Buna rağmen ABD’li dostlarımız buna sessiz kaldılar ve DEAŞ ile mücadele adı altında PKK/YPG terör örgütü ile iş birliği yaptılar.
Bir terör örgütü kullanılarak başka bir terör örgütü ile mücadele edilmeyeceğini her zaman vurguladık. Yani, terörle mücadele teröristlerle yapılamaz. Ayrıca son 3 yıldır Suriye’de DEAŞ’lı teröristlerin saldırı yaptığını duyan var mı? Şu an DEAŞ ile ilgili bir şey duymuyoruz, görmüyoruz.”
Bu itirafa karşı, “Durum buysa, ne diye yine ABD’nin örgütlediği IŞİD’in ta kendisi olan HTŞ’yi Suriye’ye hâkim kıldınız? diye soran olmamış...
***
AKP iktidarı, Orta Doğu’da Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanı olarak görevini yapar ve Suriye’yi İsrail hava kuvvetlerinin egemenliğine teslim ederken iç politikada bir adım daha attı ve tapuları silkelemek için bir yasa daha çıkardı. “İmar hakkı aktarımı” adı altında, halkın tapulu arazisine el koyma yetkisi de denilebilir. Tabii bu yasa, Anayasa’ya aykırıdır ama ne önemi var; Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, “İnşallah yılbaşından sonra, bütçe görüşmeleri bittikten sonra yeni anayasa çalışmaları için tekrar partilerin bir araya gelmesi için gayret sarf edeceğiz” diyerek o sorunu da halledeceklerini açıkladı.
Halkın tapusu silkeleniyor, Yeni Anayasa diye, aslında Türk toprakları da BOP’a hazır hâle getirilmek isteniyor. Bu durumda CHP’nin şimdiki Genel Başkanı Özgür Özel, “Asgari ücret talebimiz otuz, bunun altında biz yokuz” diyerek bir sonuç alabilir mi?
Diyelim ki asgari ücret otuz oldu; tapusuna el konulmuş, Anayasal düzeni yıkılmış bir devlette asgari ücretin bir anlamı kalır mı?