Siparişle hırsızlık!
Malatya''da aldıkları inşaat malzemesi siparişlerine göre hırsızlık yapan bir çeteye mensup 20 kişi yakalandı. Konuyla ilgili açıklamayı, Malatya Valisi Hulusi Şahin yaptı.
Şüphelilerin birçok sabıkasının bulunduğunu ifade eden Şahin, "12''nci şüpheli çok özel... Bir inşaat şirketi sahibi ve bu şüpheli bizim tespitlerimize göre organizatör, çete lideri olan bir şahıs. Sipariş üzerine inşaat malzemeleri çaldırıyor ve bunları daha sonra pazarlıyordu." ifadelerini kullandı.
Şahin, kamu kurum ve kuruluşlarından bakır tel ile güneş enerji santrallerinin elektrik aksamlarını da çalan şebekenin il dışından gelen sekiz üyesinin 31 Aralık 2022 gecesi çaldıkları kablolarla yakalandığını, 180 personelin katılımıyla düzenlenen son operasyonla birlikte 21 hırsızlık olayının aydınlatıldığını bildirdi.
İl Emniyet Müdürü Ercan Dağdeviren de "İl dışından gelen hırsızlık şebekesi, araçlarını farklı noktaya bırakıyor. Önce araç çalıyorlar. Çalıntı araçla hırsızlığı gerçekleştiriyor sonra da çalıntı malzemeyi kendi araçlarına aktarıyorlar. Mahkemeden aldığımız kararla teknik ve fiziki takip neticesinde suçun delillerini tam yaptık. Çalıntı malzemeleri de ele geçirdik." diye bilgi verdi.
***
Sipariş üzerine hırsızlık yapan çete üyeleri, devlete veya vatandaşa ait inşaat malzemesi depolarını kendi deposu gibi kullanıyormuş. Peki ama devletin hazinesini kendi hazinesi gibi kullananlar ne olacak?
Örnek verelim. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu''nun açıkladığı verilere göre bankacılık sektörünün net kârı, Temmuz''da yıllık bazda yüzde 505 artışla 38,7 milyar TL''ye yükseldi. Sektör, geçen yıl aynı dönem 40,2 milyar TL net kâr elde etmişti.
Bu durum, halkın kaynaklarının bankalar tarafından emilmesi anlamına gelmiyor mu? Bankaların bu kadar yüksek oranda kâr etmesini sağlayan sistemi kim kurguladı? Sistemi sipariş eden de belli, "kaynak aktarımını" yapan da belli değil mi?
Malatya''daki hırsızlar, aldıkları sipariş miktarına göre devletin veya şirketlerin depolarını boşaltıyor; yüksek enflasyon politikası uygulatanlar da halkın parasını cebinden veya daha eline geçmeden çalıyor...
***
Çalışanlar, maaşlarını alır almaz dövize yatırmıyor ki cebindeki veya hesabındaki paranın değerini koruyabilsin! Borçlarını, taksitlerini ödedikten sonra para kalırsa ay sonunu getirmeye çalışıyor... Ay sonuna kadar elde veya hesapta kalan paraların ülke çapındaki toplam miktarını düşünelim... Bu paraların yıllık toplamda ne kadarının eridiğini hesap eden var mı? Tabii herkesin kazancını bilen devlet, bu hesabı yapabilir ama Türkiye''de enflasyon oranı bile siparişle belirleniyor...
Yıl sonunda bakıyorsunuz ki bankalar yüzde 500 kâr etmiş, çalışanların elindeki para ise erimiş!
***
Siparişle hırsızlığın sadece bir yönünü ele aldık. Yoksa devlet ihalelerinin komisyonsuz verilmediğini, bu paraların da yıllık, 10 yıllık, 20 yıllık olarak hesap edildiğinde asgari 300 milyar dolar olduğunu biliyoruz.
Yurt dışındaki bankalara yatırılan bu paraların bir kısmının yabancı sermaye yatırımı gibi gösterilerek ülkeye geri getirildiğini, yani ülkenin ekonomik alt yapısının ele geçirilmesi amacıyla kullanıldığını bir kısmının da dolar hareketlerini takip eden ABD''ye kaptırıldığını biliyoruz...
Herkes biliyor ama kimse konuşmuyor! Çünkü herkes, kendi derdine düşmüş; hukuk devleti talep edilmiyor... Bu çürümüşlük, artık bir egemenlik sorununa dönüşmüştür. Darülharp olarak gördükleri için ülkeyi yağmalayarak çökertmek amacında olanlar, yabancıların siyasi taleplerini de karşılıyor. Çünkü hedefleri birdir!