Sınırın aşılması için kaç Türk subayı daha intihar etmeli?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Habertürk’ten Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı’ya TSK’nın “hedef” haline getirilmesi ile ilgili olarak, “Biz bütün bu olayların ve yapılanların arka planını biliyoruz. Birileri gerekeni yapar diye susuyoruz. Çünkü devlet adamıyım. Devlet adamı gibi davranmam lazım. Devlete ve hukuka saygımız var ama bunun da bir sınırı var. Sınır aşılırsa bildiklerimizi halkla paylaşmaya başlayacağız” dedi.
Peki sınırın aşılması için kaç Türk subayının daha intihar etmesi gerekli?
* * *
Atatürk daha 1914’lerde “İnsanları istediği gibi kullanan kuvvet, fikirleri tanıyan ve geliştiren kimselerdir. Fikrin özelliği de, hiçbir itirazın bozamayacağı bir kesinlikle kendi kendisini kabul ettirmesidir. Bu ise fikrin, yavaş yavaş duygular haline gelerek inanca dönüşmesi ile mümkündür. Ve böyle olduktan sonradır ki, onu sarsmak için bütün başka mantıkların, başka yargılamaların hükmü kalmaz” demişti.
Bir topluma uydurma verilere dayalı olarak yanlış fikirler bir inanç gibi benimsetilirse ne yapmak gerekir?
Biz öteden beri, Türkiye’ye yönelik psikolojik harekat operasyonları ile baş etmenin en etkili yolunun bütün gerçekleri Türk halkına anlatmak olduğu fikrindeyiz.
Hatta “Halka bütün gerçekleri açıklayacak bir kadro ortaya çıkabilirse Türkiye bütün sorunlarını aşar” görüşündeyiz.
Daha bir ay önce “Asıl savunma, Türk kimliği taşıdıkları halde, yabancı istihbarat servisleri tarafından yetiştirilip önemli makamlara getirildikten sonra Türkiye aleyhine çalışan kozaları, gerçek kimlikleriyle ortaya çıkarmaktır! Bu yapılırsa, zihinleri işgal edilmiş olanlara da şok tedavisi uygulanmış olur!” görüşümüzü burada tekrarlamıştık. Aslında önemli verilere dayanan bu görüşü 13 yıl önce oluşturmuştuk.
* * *
Küreselleşme ideolojisi sahipleri, serbest piyasa ekonomisi, özelleştirme gibi sloganları, önce fikir, sonra duygu ve sonunda inanç haline getirdi.
Bu kavramlar, tekelci kapitalizme ve etnik-dini parçalanmaya hizmet etse bile medyatik saldırı ile insanların düşünceleri dondurularak kutsallaştırıldı. “Ilımlı İslam” stratejisi ve “Dinlerarası diyalog” taktiği ile Türk Milleti’nin dinini, kendisine karşı kullandılar. Tıpkı Hz. Ali’nin ordusuna karşı, Muaviye ordusunun mızraklarının ucuna Kur’an sayfalarını geçirmesi gibi!
Şimdi, ABD ve AB ekonomisinde çökmeler başlayınca, ortaya attıkları sloganların, insanlığı aldatmaya yönelik olduğu ortaya çıktı. Özelleştirmenin, Türkiye’nin mal varlığını Türklerin elinden alma oyunu olduğu ise TEKEL işçilerinin direnişi ile nihayet anlaşılıyor.
* * *
Konuya dönelim... Madem ki Türk Silahlı Kuvvetleri hedeftir, madem ki Başbuğ, TSK’yı hedef alanların kim olduğunu, Türkiye’de kimleri kullandığını biliyor; bütün bunları belgeleri ile birlikte Türk halkına açıklamak en acil görevidir.
Çünkü içeride sayıları ve cüretleri artan bir grup artık Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kendi halkına düşman olarak gösteriyor. İşte Başbuğ tes13 arslan bulut
pit etmiş. ABD’de yazılan bir kitapta Güney Amerika ülkelerinin ordularını çökertmek için üretilen “Ordu kendi halkını düşman olarak görür” sloganı, Türkiye’de de yaygınlaştırılmış durumdadır.
Milletin kendine gelmesi, ordusu ile yeniden bütünleşmesi için toplumsal bir şok tedavisi gereklidir! Çünkü bazı beyinlere artık söz işlemiyor! Tabii TSK da kendi içindeki aksaklıkları düzeltmelidir.