Silivri, Hadımköy ve Hasdal mektupları

Silivri, Hadımköy ve Hasdal cezaevlerinden gelen mektuplar, birkaç klasör oluşturuyor. Bu üç cezaevinden bakarak, ülkenin nereye doğru gittiğini net bir şekilde ortaya koymak mümkün..
Hasdal’dan Yunus Nadi Erkut, Balyoz Davası’nı özetliyor:
“Kanuna aykırı olarak bilirkişi atandı, kanunen bilirkişi atanmamış kişiye deliller teslim edildi, bilirkişi raporu savunmadan saklandı, sanıklar lehine olan resmi yazılar, bu arada Donanma Komutanlığı raporu, sanık ve avukatlarından saklandı, dijital verilerin yedeklemesi yapılmadı, hukuka aykırı olarak elde edilen cd’ler delil gösterildi, soruşturmada yer alan hakimler hukuka aykırı olarak kovuşturmada görev aldı, savunmanın taleplerinin tamamına yakını reddedildi, savunmanın tanıkları dinlenmedi, resmi yazılarla ilgili beyanları alınmadı, delillerin değerlendirilmesi safhası uygulanmadı, avukat olmadan duruşma yapıldı..”
Balyoz davasından Hasdal’da tutuklu Hüseyin Topuz, “Darbe provası olarak gösterilen seminere katılmadığım gibi seminerin yapıldığından dahi haberim yoktu. Çarşaf eylem planındaki 117 sahtekarlığı, resmi kurumlardan istediğim belgelerle ispatladım. Suçlamaya dayanak teşkil eden, bir dijital verideki çizelgede adımın bulunmasıdır.. Ancak benimle aynı durumda olanların tamamı tutuksuz.. Ben bu davanın sanığı değil ancak mağduru olabilirim” diyor.
28 Şubat soruşturmasından dolayı Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan emekli sosyolog albay Alican Türk ise, “Suçlamada ana gerekçe olan BÇG konulu evrakları ilk defa bu dava kapsamında gördüm. İsmim evrakların birinde geçiyor ama benim bundan haberim dahi yoktu. Kağıt üzerinde gıyabımda oluşturulan bir listeden veya bana tebliğ edilmemiş bir görevlendirmeden ben nasıl sorumlu tutulabilirim” diye haykırıyor ama dinleyen yok..

***


Hadımköy Cezaevi’nden yazan jandarma kurmay albay Mustafa Önsel ise Türkiye’de yaşanan olaylara dikkat çekiyor:
“Hakkari-Çukurca arasındaki Kavaklı bölgesinde yapılan operasyonlara kolordu komutanının da katıldığına dair haberler var. Yayınlanan fotoğrafta elinde tüfek, üstünde hücum yeleği vardı. Oysa ben bu bölgede yüzbaşı rütbesinde iken 1999 baharında beş tim ile iki ayrı operasyon yapmıştım. O zamanlar teröristlerin Kavaklı’da bırakın kamp kurmayı, belli bir süre barınmaları dahi mümkün değildi.
12 yıl önce bir yüzbaşının yönettiği operasyonla gidilebilen bölgeye bugün bizzat ordu komutanının yönettiği operasyonla girilmeye başlandı.
Üstelik PKK’yı o dönemde çökertenler ve iki eski Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı da tutukludur.
Dışişleri Bakanı, CHP milletvekili Bülent Tezcan’ın boru önergesine verdiği cevapta Ege’de dokuz adanın Yunanistan tarafından işgal edildiğini zımnen kabul etti. Halbuki o zaman Kardak kayalıkları için Yunanistan ile savaşın eşiğine gelmiştik.
Kardak’a çıkan iki SAT tim komutanı, Ali Türkşen 22 aydır, Ercan Kireçtepe 47 aydır Balyoz ve Poyrazköy iftiralarından Hasdal’da tutukludur.
Kardak’ta helikopteri düşen ve yaralı olarak kurtulun Halil Vecihi İyigün, Van’daki bir operasyon sırasında teröristleri teslim aldıktan sonra öldürdüğü iftirası ile tutukludur.
1996 yılında, yani Kardak krizi ile beraber, Genelkurmay’da Yunanistan-Kıbrıs Daire Başkanlığı kuruldu. Yunanistan’da da Türkiye ile ilgili bir masa vardır ve bu masada toplam 1500 kişiden oluşan, içlerinde asker, akademisyen ve istihbaratçılar bulunan bir kadro görev yapmaktadır. 2012 yılında Yunanistan, adaları sessiz sedasız işgal ederken, Genelkurmay’daki Yunanistan-Kıbrıs Daire Başkanlığı kapatıldı biliyor musunuz? Bu daire, en fazla 10 kişinin çalıştığı bir şube müdürlüğüne dönüştürüldü.
Bu arada söz konusu daire başkanlığını kuran ve görev yapanların başına neler geldiğini biliyor musunuz? ’Asrın iftirası’Balyoz Davası sebebiyle, emekli amiraller Kadir Sağdıç, Deniz Kutluk, Özer Karabulut, Mücahit Şişoğlu, Fikret Güneş, Silivri kapalı cezaevine, koramiral Can Erenoğlu, tümamiral Ali Semih Çetin ile kurmay albaylar Ümit Metin, Hüseyin Hançer, Derya Ön, Ali Türkşen, Hakan Mehmet Köktürk, Berker Emre Tok ise çeşitli askeri cezaevlerine tıkıldılar. Bunların rastlantı olduğunu düşünmek mümkün mü?
Türk Milleti’ne ve devletine sadakatle hizmet, hiçbir zaman cezasız kalmıyor. İhanetlerle dolu Türk tarihi maalesef her dönem tekerrür ediyor..”

Yazarın Diğer Yazıları