Şili’den kaderde, tasada, kıvançta birlik dersleri
Şili’deki madencileri kurtarma operasyonu başladıktan ve ilk madenci kurtarıldıktan sonra, Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera, bir açıklama yaptı ve madencilerin depremzedeler gibi, “Şili’nin, birleştiğinde tüm talihsizliklerin tersine çevrilebildiğini ve büyük şeylerin başarılabileceğini gösterdiğini” belirtti. Pinera, “madencilerin sınavından” inancın, umudun, dostluğun ve dayanışmanın değerinin bir kez daha öğrenildiğini söyledi.
Madenden çıkarılan her madenci, Şili bayrağını kaldırarak, “Şi-şi-şi-li-li-li!” diye gösteri yapıyor.
“Zümrüdüanka Kuşu” adı verilen kapsülden çıkanların yakınlarına baktığımızda çoğunluğunun yerlilerden oluştuğunu görüyoruz. Yani Kızılderililer... Fakat Şili halkının yüreği bütün madenciler için atıyor. Hatta bütün insanlığın...
***
Biz de Türkiye’de 17 Ağustos depreminden sonra benzer duygular yaşamıştık. Fakat daha sonra bu tablo dağılıverdi.
Şili’deki kurtarma operasyonu ile birlikte hemen herkes Zonguldak’taki iki madencinin cesedine ulaşılamamasını hatırlatıyor. Eleştiriler kısmen haklı olmakla birlikte, uzmanlar, kömür madenleri ile altın-bakır madenlerinin grizu faciası sebebiyle birbirinden farklı olduğunu söylüyor.
Fakat Şili devletinin 33 madenci için gösterdiği duyarlılık, bütün devletlere örnek olacak nitelikte ve değerdedir. Şili’yi yönetenler, bu konuda Türkiye’yi yönetenlere de çok önemli bir ders vermiş oldular.
***
Kurtarma operasyonu ve Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera’nın konuşması bana Atatürk’ün, “Biz esasen millî varlığın temelini millî şuurda ve millî birlikte görmekteyiz” sözlerini hatırlattı.
Zaten okullara “Yurttaşlık Bilgisi” derslerini koyan, kitabını yazan da oydu.
Türk milletini bir bütün halinde birleştirmek; ülküde, kaderde, tasada ve kıvançta ortak değer yargılarına sahip kılmak, millî birlik ve beraberliği her türlü vasıta ile beslemek istiyordu.
Şimdiki yöneticilerimiz ise her türlü vasıta ile milli birlik ve beraberliğimizi dağıtmaya çalışıyor.
***
Yine aklıma, milletvekillerinin üzerine yemin ettikleri Anayasa’nın “Bu Anayasa” diye başlayan başlangıç ilkelerinin son bölümü geliyor:
“Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
Topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;
Fikir, inanç ve kararıyla anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,
Türk Milleti tarafından, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.”
Demek ki vatandaşı milli sevinç ve kederlerde birleştirmek sadece devleti yönetenlerin görevi değil.
Bu duyarlılığa sahip olmak her Türk’ün görevidir.