Silâh Kanunu: TSK yerine polis ordusu!
AKP Hükümeti, 1 Temmuz 2009 günü Meclis’e sevk ettiği “Silâh Kanunu” ile MİT’e ve polise “askeri silâh” ithal etme yetkisi vermek istiyor. 10 Aralık’ta görüşmeleri başlayan tasarı kamuoyuna “bıçak ve biber gazına düzenleme” diye yansıtılmıştı. Kanal D’nin haberine göre mevcut kanunda askeri silâh ithalatı ve ihracı Milli Savunma Bakanlığı’nın izniyle yapılabiliyor, kayıtlar, Genelkurmay Başkanlığı’nda tutuluyor. Meclis İçişleri Komisyonu’nda görüşmeleri süren “Silâh Kanunu” tasarısıyla, askeri silâhların (MİT ve polis için) Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı tarafından da ithal edilmesinin yolu açılıyor. Tasarı Alt Komisyona gidince ilgili kuruluşlardan da görüş istendi. Genelkurmay Başkanlığı’nın hazırladığı Bilgi Notu’nda, “Düzenleme ile, MİT ve genel kolluk kuvvetlerinin askeri nitelikte silâh ithal edebilmeleri mümkün hale getirilmiştir. Tasarının bu haliyle yasalaşması halinde, askeri silâh ve malzemelerin ithali tek elden takip edilmeyecek, kontrolsüz kalacaktır” deniliyor.
Yeni Silâh Kanunu’yla askerlerden de silâh ruhsatı işlemleriyle ilgili valiliklerden izin ve onay alması isteniyor!
* * *
Polis veya istihbarat ne yapacak askeri silâhı?
Kime karşı kullanacak?
Mümtaz’er Türköne, “Mevcut ordu dağıtılmalı, yeni bir Nizam-ı Cedit ordusu kurulmalı, jandarma bütünüyle lağvedilmeli” derken, demek ki bu yönde hazırlıklar olduğu bilgisine sahipti ve kamuoyu oluşturmaya çalışıyordu.
Türköne, “Yeni bir ordu kurmak, çağın ihtiyaçlarına ve ülkenin çıkarlarına uygun köklü bir dış güvenlik reformuna girişmek demek.
‘Mevcut komuta kademesini tasfiye edince, yeni orduyu kiminle kuracağız?’ diye soranlara cevabı yine tarihten verelim. Ankara’da yeni orduyu kuran komutanların -Atatürk dahil- rütbesi neydi?” diyordu.
* * *
Türk Ordusu’nun dağıtılması, Mondros mütarekesinin en önemli şartları arasındaydı. Dağıtma sırasında da Çanakkale ile İstanbul Boğazları açılacak ve buralardaki savunma tesisleri İtilaf Devletlerince işgal edilecekti. Osmanlı Ordusu terhis edilecek, silah ve cephaneleri, galip devletlere verilecekti. Donanma teslim edilecek ve belirlenen bir limanda demirli olarak tutulacaktı. Toros tünelleri yabancı devletlerin işgaline terk edilecekti. Telsiz-Telgraf, Osmanlı kontrolünden çıkarılacaktı. Aynı durum demiryolları için de geçerli idi. İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit eden bir durum ortaya çıktığı zaman stratejik bölgeleri işgal edebileceklerdi.
* * *
Demek ki şimdi de durum farksız! Atatürk “Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir” derken, stratejik kuruluşların, toprakların ve limanların yabancılara satılmasını ve silâh kanunu gibi hileleri mi kastediyordu acaba?
Polise askeri silâh dağıtılacak, askerler ise silâh ruhsatı alabilmek için polise başvuracak!
Bunlar Mümtaz’er Türköne’nin hayalleri değil, TBMM’de görüşülen kanun tasarısının maddeleri!
Cebren değil ama hile ile Türk ordusu dağıtılmak, yerine de polis ordusu getirilmek isteniyor.
Sahi, ordunun silâhlarını kim teslim alacak? Amerikan Büyükelçisi mi?
Subayları intihar eden bir ordudan bahsediyoruz!