Sessizliğin sebebi omurgasızlıktır!
Adana'da virüs salgını sebebiyle uygulanan sokağa çıkma yasağına uymayan ve uyarı üzerine kaçmaya çalışan 17 yaşındaki Suriyeli genç, polis tarafından kalbinden vurularak öldürüldü. Valilik "kazaen" diyor ama olay sonrası görüntüler ortada. Bir insan, cepheden ve kalbinin ortasından tek kurşunla vurulmuşsa buna "kazaen" denilebilir mi?
Bu vahim olay, emniyet teşkilatına doldurulan yeni memurların seçiminde ruh sağlığına dikkat edilmediğini göstermektedir. Polisin görevi, insanı yaşatmaktır, öldürmek değil… Kıyafetinden, üzerinde silah olmadığı belli olan bir kişiye ateş açılır mı? Çocuk, savaş ortamından kaçmış gelmiş, dolayısıyla üniforma görünce korkmuş olabilir. Silâhsız bir kişiye ateş etmek, cinayettir. Sokağa çıkma yasağı, yasağa uymayanları öldürmek için değil insan sağlığını korumak için polise yetki veriyor değil mi?
Görüntülerde, kalbinden vurulmuş çocuğa sağlık görevlisinin kalp masajı uygulamaya çalıştığını görünce gerisini seyredemedim...
***
"Kim bir canı, başka bir cana ya da yeryüzünde fesat çıkarmasına karşılık olmaksızın öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur." diyen Kur'an'ın insan hayatına verdiği değer nerede, bu "uygulama" nerede…
Herkes Diyanet İşleri Başkanı ile Ankara Barosu arasındaki lüzumsuz tartışmaya odaklanmış; bana da "Niye yazmadın?" diye soranlar var!
Neyse ki gazetede Arslan Tekin doğrusunu yazmış ama hâlâ bir kaşık suda fırtına koparılıyor? Hani bunca gürültüyü duyan, "kim ölmüş" diye sorar ya…
Diğer taraftan konu gündem saptırmak için de kullanılıyor. Bu sebeple ben, insan, hayvan ve bitki hayatını korumaktan ibaret olan kendi gündemime devam edeceğim…
***
Almanya'nın ünlü gazetesi Frankfurter Allgemeine Zeitung, Avustralya'nın, korona virüsün kaynağı hakkında Vuhan'daki hayvan pazarı ve laboratuvarda araştırma yapılmasını ve bunun için bağımsız bir komisyon kurulmasını istediğini, buna karşılık Çin'in Avustralya'ya ekonomik ambargo tehdidiyle cevap verdiğini yazdı.
Gazete, ABD'nin "Çin liderliği, laboratuvar kazası ihtimalini örtmeye çalışıyor" tezini kullandığını da belirtti.
ABD Başkanı Donald Trump ise Çin'in salgını kaynağında durdurabileceğini Amerika'nın buna yönelik ciddi bir soruşturma yürüttüğünü açıkladı.
Çin'in Canberra Büyükelçisi Cheng Jingye, Avustralya'dan ithal edilen şarap ve sığır etine boykottan bahsetti. Avustralya ise Trump'ın "Çin'in virüsü" tanımlaması yapmasını ve Dünya Sağlık Örgütü'nün salgının yaygınlaşmasındaki rolüne ilişkin eleştirilerini paylaşıyor.
***
Alman okurlar ise konuya şöyle yaklaşıyor:
- Bir soruşturma, Çin için kesinlikle yararlı olacaktır. Aksi takdirde tüm dünya Çin'in saklayacak bir şeyi olduğunu düşünecektir.
- AB burada tam olarak ne yapıyor? Yoksa Alman hükümeti mi demeliyiz? Çin'e de birkaç kritik soru sorma zamanı gelmedi mi? Sessizlik, omurgasızlıktır!
- Trump kanıtlar olduğunu ve Obama'nın Vuhan'daki bu laboratuvarı 2015 yılında finanse ettiğini söyledi. Bu konu üzerinde neden durulmuyor?
- Çin, küresel salgından kesinlikle sorumludur. Virüsün, herhangi bir hayvan koruma düzenlemesi bulunmayan bir laboratuvardan mı yoksa bir hayvan pazarından mı geldiği önemsizdir.
- Saklanacak şeyiniz yoksa şeffaf bir soruşturma isteyenleri korkutmanıza gerek yoktur.
- Çin hükümetinin bu son derece agresif tepkisi sadece laboratuvar kazası teorisini besliyor.
Çin, kalitesiz mallarını, Afrika'ya mı satacak? Çin'in Avustralya'nın ham maddelerine daha fazla ihtiyacı var!
- Bunda yanlış olan nedir? Tehditler kesinlikle kabul edilemez. Ekonomik bağlarımızı yeniden düşünmeliyiz ve eleştirenleri tehdit eden rejimlere bağlı olmamalıyız.
***
Virüsün kaynağı konusunda dünya medyasının ve siyaset kurumunun genel sessizliğini, siz neye bağlıyorsunuz?