Seri yalancılar düzeni
Ahmet Türk'ün sağlık gerekçesiyle tahliyesini isteyen de, aynı kişinin adalet yürüyüşüne eşlik etmesine kızan da aynı kişi…
Yıllarca başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerin gökdelenlerle siluetinin bozulmasına izin veren de, şimdi "Ben dikey mimariden değil yatay mimariden yanayım" diyen de aynı kişi…
Yıllarca demokrasiyi 'şirk' olarak gösteren de, 15 Temmuz'dan sonra demokrasi nöbetlerinde halkı selâmlayıp demokrasinin erdemlerini anlatan da aynı kişi…
Malum cemaatin yazdırdığı kitaplarla şöhret yapan da, şimdi 'FETÖ'ye sövme' yarışında en öne geçmek için çırpınan da aynı kişi…
Hizmetleri karşılığında kendisine müteşekkir olunan da, karısının adına okul açılan da, şimdi önüne gelene FETÖ'cü damgası vurmaya çalışan da aynı kişi…
Dün muhaliflerini 'sarayın oyununa gelmek'le suçlayan da, bugün o sarayın yörüngesine yapışan da aynı kişi…
Uğradığı mağduriyetlerden sonra adalet kapılarını aşındıran da, bugün adalet arayanları aşağılayan da aynı kişi…
'Tek parti' döneminin 'tek'inden dün şikâyetçi olup da, bugün 'yeni tekler' düzenini öve öve bitiremeyen de aynı kişi…
Çok yakın geçmişte terör örgütüyle el sıkışan da, bugün kendisi gibi düşünmeyenleri o terör örgütüyle aynı safta gösteren de aynı kişi…
İsrail'e tavır konurken gözyaşları için de yazı yazan da, sonra el sıkışılırken "Bölgesel lider" koçaklamaları kaleme alan da aynı kişi…
"Avrupa Birliği'ne giriyoruz" diye neredeyse her tarafına kına yakan da, şimdi ilişki bozulunca, bunu 'gâvurun bizi çekememesi'ne bağlayıp Mehter çalan da aynı kişi…
"Süleyman Şah Türbesi'ni Ankara'yı İstanbul'u savunduğumuz gibi savunacağız" lâfını duyunca heyecan yapıp, göğsü kabaran da, o türbe ekvator çevresinde tur yaptırılıp Güney Amerika'ya bile nakledilse bundan kahramanlık çıkaracak olan da aynı kişi…
Daha birkaç yıl önce Başkanlık sisteminin zararlarını kitaplarında işleyen de, referandum öncesinde Başkanlık sisteminin nimetlerini televizyon televizyon anlatan da aynı kişi…
Kendilerini eleştiren muhalefet liderine ağza alınmayacak hakaretleri yapan da, sonra o muhalefet lideri istediği çizgiye gelince "İşte devlet adamı" çarkına imza atan da aynı kişi…
Dün Ergenekon ve Balyoz operasyonlarına alkış tutan ve savcıları öve öve bitiremeyen de, bugün 'kumpas'a sığınıp, o savcıları lânetleyen de aynı kişi…
***
Örnekleri yüzlerceye, binlerceye çoğaltmak mümkün… Buradaki 'aynı kişi' dediklerimiz, ayrı ayrı kişiler aslında… Politikacılar, gazeteciler, bürokratlar… Suretleri birbirinden farklı ama davranış modeli itibariyle 'tek tipler'…
Esas problem 'bunlar' mı, yoksa 'bunlara inananlar' mı? Çelişkileri yakalayamayıp, yüzlere vuramayanlar mı? 'Seri aldatılma düzeni'nden rahatsızlık duymayan veya o aldatılmayı aldatılma olarak algılayamayanlar mı?
Bir Vali ağzından çıkan 'gavat'ı 'kavas'a çevirdikten sonra hiçbir şey olmamış gibi valiliğine devam edebilmişken, başkaları okyanusun ötesine berisine selâm çakarken, Kandil'e güvercin uçururken, bunlara karşı çıkanlar her türlü hakaret lâyık görülürken halktan nasıl hiç çekinilmiyorsa, bugün de çekinilmiyor… Çelişkiler ara vermeden geçit resminde!..
Ortada tam bir zekâ problemi var… Bu çelişkilerin sahipleri zeki insanlar ama hedef kitlelerine 'zekâ özürlü' muamelesi yapıyorlar… Yoksa bu kadar çelişkiyi sergilemeye nasıl cesaret edebilirler?