Şerefli ve şerefsiz mahlûkat!

Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli arasındaki Taksim tartışması çok tatsız bir hal aldı. Erdoğan, üniversite sınavlarında şifre kullanılmasını protesto eden gençlerin karşısına beş-on bin genç çıkarmaktan söz edince, Bahçeli,
“Sayın Erdoğan, on bin milisinle Taksim’e gel, ben de bin Bozkurtumla oraya geleyim. İnanıyorum ki Kasımpaşa’ya kadar ardına bakmadan kaçacaksın” diye cevap verdi. Erdoğan da, “Sen bozkurtlarla mısın? Ben bozkurtlarla değilim! Ben eşref-i mahlûkat olan insanlarlayım! Senin kovalamaca oynayacak bozkurtların varsa devam et, biz okullar ve fabrikalar yapmaya devam edeceğiz!” dedi.
Bahçeli, Erdoğan’ın son sözlerine “bayram”ı gerekçe göstererek cevap vermedi.
Fakat bir grup ülkücü diyor ki: “İyi de Tayyip Bey, Alparslan Türkeş’in küçük oğlunu yanına alıp gezen kim?”

***

Tayyip Bey, her zaman dini kavramlar kullanıyor. “Eşref-i mahlûkat”la, yani “yaratılmışların en şereflisi” olan insanlarla dolaştığını söylüyor. Madem öyle biz de İslam dininin temel kaynağı olan Kur’an’a başvuralım. Evet, Kur’an’da, insanın meleklerden bile üstün yaratıldığı bildirilir ama insanın nankörlüğünden, kibirli oluşundan da bahsedilir.
Hatta, bazı insanlar bir hayvana da benzetilir.
Mesela Müddesir sûresinin 49, 50 ve 51’inde “Böyle iken onlara ne oluyor da, öğütten yüz çeviriyorlar? Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler”, Lokman sûresinin 18 ve 19’uncu ayetlerinde de “Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez. Yürüyüşünde tabii ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini herhalde eşeklerin sesidir!” denilmiştir.
Kur’an da 18 ayette “aşağılık” 20 ayette de “nankör” kavramları kullanılmıştır. Hepsi de insan içindir!
Evet kurt veya bozkurt bir hayvandır ama hiçbir zaman insanoğlu gibi yaratılış gayesinin dışına çıkıp alçalmaz, nankörlük, şerefsizlik yapmaz!
Yaratılmışların en şereflisi olan insan ise kendi tercihiyle aşağılık bir yaratığa dönüşebilir.

***


Tabii bu tür tartışmaların hiç olmaması gerekirdi. Tayyip Bey, “tatmin oldum” korosuna katılacağına, üniversite sınavlarına giren gençlerden bir grubu çağırıp dinlese ve, “merak etmeyin, gerçek en kısa zamanda ortaya çıkarılacaktır, hiçbirinizin hakkının ziyan edilmesine izin vermeyiz” dese ne olurdu? Bunun yerine protestocu gençler için “provokatör” kavramını kullandı.
Aslında konuyla ilgili herkes, sınav sahtekârlıklarından kimlerin sorumlu olduğunu biliyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bile operasyon yapılırken, eğitim sisteminin kendi haline bırakılacağı beklenemezdi! Ama bütün sınavlarda suçüstü yakalandılar!
Bu nasıl adalettir peki?
Yaratılmışların en şereflisine yakışıyor mu bu davranışlar?

***


Bakınız Kur’an’da nasıl bir davranış bekleniyor yaratılmışların en şereflisinden:
“Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Nisa 135)

Yazarın Diğer Yazıları