Şerefli insana düşen zulme boyun eğmemek!
Washington Times'ın haberine göre, Amerikalıların üçte ikisi kamuoyunda siyasi görüşlerini ifade etmekten korkuyor. Sadece "güçlü liberaller" tek başına konuşmaktan korkmuyor.
Cato Enstitüsü anketine göre, Amerikalıların yaklaşık üçte ikisi, siyasi iklimin, kendilerini oto sansür uygulamaya ittiğini söylüyor:
"Çok az Amerikalı samimi olarak tavrını ortaya koyuyor. Özgür konuşmak partizanlığa kurban gitmiş görünüyor.
Amerikalıların yüzde 62'si şu andaki siyasi iklimin onların düşündüklerini açıklamasını engellediğini kabul ediyor. Görüşlerini kabul etmeyenleri kızdırmaktan veya kızdırmaktan korkuyorlar.
Demokratların yüzde 52'si, bağımsızların yüzde 59'u ve Cumhuriyetçilerin yüzde 77'si, siyasi görüşlerini paylaşmaktan korktuğunu söylüyor.
Güçlü liberallerin ise yüzde 58'i inandığını söyleyebileceğini düşünüyor."
***
Peki ama ABD, Türkiye gibi ülkelere her fırsatta, düşünce ve ifade özgürlüğünün ve basın özgürlüğünün, demokratik rejimin olmazsa olmazı olduğunu söylemiyor mu?
Meğer yasal olarak düşünce ve ifade özgürlüğü var olsa da Amerikalıların çoğunluğu düşüncelerini ifade etmekten korkuyormuş.
Tabii çuvaldızı Amerikan demokrasisine batırırken, en azından iğneyi de kendimize çevirmemiz gerekir. Evet Amerikan basını tekellerin, kartellerin elindedir ve sadece bu sebeple bile gerçek bir basın özgürlüğüne sahip oldukları söylenemez ama bizde de medyanın yüzde 90'ı fiilen iktidar kontrolündedir. ABD'de hiç değilse, genel medyaya karşı, güçlü yerel medya kuruluşları vardır. Gerçi bunlar da bir merkeze bağlı olarak faaliyet gösterir...
***
Türkiye'de benzer bir anket yapılmış değildir. Bu sebeple, Türk vatandaşlarının siyasi görüşlerini ifade etmekten çekinip çekinmediği konusunda bir oran veremiyorum. Fakat şu bir gerçek ki, Türkiye'de çoğunluk, iktidardan yana görünmeyi tercih eder. Bu da milyonlarca insanın gerçek düşüncelerini ifade etmekten çekindiğini gösterir.
Türkiye'deki partizanlığa hiçbir ülke yetişemez. Türkiye'deki siyasi kamplaşma, rakipleri her bakımdan çökertmeye dayanır. "İktidar zenginleri" diye bir kavram, Batı Avrupa'da yoktur. Oralarda sınıflar, orta çağda belirlenmiş ve hala devam etmektedir. Türkiye'de ise katı sınıflar yoktur ama refah seviyesini artırmak için iktidar yanlısı olmak gerekir. Yoksa yatırım yapacak gücünüz olsa bile kısa zaman içinde un ufak edilirsiniz! İktidar "Yürü ya kulum" demezse yürüyemezsiniz. Genelde iktidar sona erdiği zaman iktidar zenginlerinin kaynağı da kesilir ve ortada kalırlar. Hatta vakitlerini soruşturmalarla geçirmeye başlarlar.
***
Sonuçta ortaya çıkan tablo "ikiyüzlü bir toplum yapısı"dır. Vatandaş zannedildiği gibi aptal değildir, aksine kendisini aptal zannedenlerden çok daha zekidir, çok da kurnazdır. Hele bugünlerde, iktidar yanlısı görünüyorsanız, çocuğunuzun üniversiteyi, KPSS'yi kazanamamasının bir önemi yoktur. Bir çaresine bakılır. Hukuk fakültelerinin ilahiyatçılara emanet edildiği bir ülkede olmayacak iş yoktur.
Hukuk sadece iktidar yanlıları içindir, sadece onların hukuku korunur.
Böyle bir ortamda muhalif olmak, hele hele kamuoyuna açık tavır sergilemek pek akıl işi olarak görülmez. Fakat yine de ağa geleneği devam eden bölgeler dışında, halkımız, nispeten özgür yetişmiştir. Türk kültüründe sözünün eri olmak, yalan söylememek, insanlara karşı dürüst olmak, hak yememek gibi kabuller, yozlaşma oranı yükselmiş olsa da hâlâ değerlidir. Bu bakımdan, partizanlığın diktatörlüğe dönüştüğü dönemlerde muhalif olmak, cesaret konusu değil, ekonomik intihar anlamına geldiği halde milyonlarca insan bu yanlış gidişata boyun eğmez, direnir. "Bir gün hak yerini bulur" inancındadırlar. Hak yerini bulur mu bulmaz mı orası biraz karışık ama şerefli insana düşen, zulme boyun eğmemektir!