Seçmenin de yüz tanıma sistemi var!
TBMM'de güvenlik tedbirleri artırılıyor. Bu kapsamda Meclis girişlerine yüz tanıma sistemi yerleştirilecek. Ayrıca güvenlik için plaka tanıma sistemi, 500 kamera ve anti-drone sistemi de kullanılıyor. Özellikle ziyaretçinin yoğun olduğu günlerde; şüpheli jestler ve mimikler dikkatle inceleniyor.
Çin ise sadece Meclis kapılarına değil, bütün ülkeye yüz tanıma sistemi yerleştirdi. Kamu Güvenliği Bakanlığı bünyesinde 2015'te başlatılan ulusal yüz tanıma projesi, kameradan elde edilen görüntüyle kimlikteki fotoğrafın eşleştirilmesi esasına göre programlandı.
Yalnız, Çin'de bir sorun çıktı. 1.5 milyar nüfusuyla en kalabalık ülke olan Çin'de, yüz hatları birbirine benzeyen insanların çokluğunun projeyi zorlaştırdığı belirtiliyor.
Öte yandan Çinli uzmanlar, yüz tanıma teknolojisiyle toplanan milyonlarca kişiye ait kimlik bilgilerinin dijital ortama aktarılması durumunda güvenlik riskleri oluşacağı uyarısında bulundu.
Çin'de yüz tanıma sistemi, şimdilik banka ATM'leri, büyük restoranlar, üniversitelerdeki kız yurtları ve umumi tuvaletlerde kullanılıyor.
***
Aslında Türkiye'nin bu sistemlere para harcamasına gerek yok! Baksanıza, kamu görevlisi olmayan sandık başkanları, seçmenin hangi partiye oy vereceğini, yüzünden anlayabiliyor ve AKP'lilere özellikle İstanbul'da dört pusuladan, büyükşehir belediye başkanlığı ile ilgili olanı vermiyor!
Şaka değil, bunu söyleyen ülkede başbakanlık ve meclis başkanlığı yapmış bir kişi…
Kimin hangi partiye oy vereceğini yüzünden okumak gibi bir yeteneğe sahip kamu görevlileri varsa, devlet onları tek tek tespit ederek el üstünde tutmalıdır.
***
Meselâ, parlamenter sistem devam etseydi, meclis kapısına bu arkadaşlardan birini koydun mu Türkiye kurtulmuş demekti. Çünkü kim Meclis'e iş takibi için geliyor, hangi milletvekilleri bunlarla işbirliği yapıyor gibi konular bir tarafa, "kim millete hizmet edecek, kim hırsızlık yapacak" ayırımını da doğal yüz tanıma sistemi ile yaparlardı!
Şimdi, sadece Cumhurbaşkanı adaylarının yüzünü tanımak yeterli… Bu durumda devletin fazla yüz tanıma mamuru çalıştırmasına gerek yok. Bir kişi bile yeter.
Selcan Taşçı'nın yazdığı gibi hâkimler, sanığın yüzüne bakarak suçlu mu, suçsuz mu olduğunu okuyabilir. Öyle olunca da, savcı ve avukata, soruşturmaya, kovuşturmaya, delile, şahide de gerek kalmaz!
Hatta hâkime de gerek kalmaz! Yüz tanıma memuru yeterli…
***
Aslında seçmen, yüz tanıma sistemini kullanıyor. Meselâ genç bir siyasetçiyken Tayyip Erdoğan'ın yüzünden, sisteme olan öfke okunuyordu. Millet de yozlaşan sisteme tepkiliydi. Bu sebeple öfkeli Erdoğan'a yetki vererek, sistemin burnunu sürttü.
Sonuçta iş öyle bir hale geldi ki, sistem değişsin denilirken, ülkede huzur kalmadı, neşe kalmadı, güven kalmadı, ahlak kalmadı, devlet kalmadı!
Şimdi seçmen o boşluğu dolduracak yüzü de buldu. Ekrem İmamoğlu ile yüz yüze gelip de yüzü gülmeyen yok gibi... Herkes ona umutla, güvenle ve sempatiyle bakıyor. Çünkü şimdiki ihtiyaç budur.
Naci Memiş;
Turani ve Kurani...
Türkeş döneminde MHP Genel Sekreter Yardımcısı olan Naci Memiş'i aktif siyasetten fiilen koptuğu zaman tanıdım. Daha doğrusu, ısrarla o beni tanımak istedi. İlk buluşmamızdan sonra hastalığına kadar ayrılmadık. Tedavisi, Samsun'da sürüyordu. Naci Bey, sadece iyi bir dost değil, sık sık kullandığı ifadeyle, "Turani ve Kurani" felsefeye tam anlamıyla hâkim, müthiş bir hatipti. Pek duyurulmamış konferanslarında, dinleyiciler, telefonla arkadaşlarını çağırır, konuşmanın geri kalanını dinlemelerini isterlerdi. Naci Memiş'in konferanslarında, o konuştukça duyan gelirdi... Allah rahmet eylesin.