Seçimler yaklaşırken duruş ve tahlillerimizin zemini nasıl olmalıdır
12 Haziran seçimleri tarihimizin en önemli seçimidir. Bu seçimlerde partiler değil, Hz. Muhammed’in öğrettiği ilahi kaynaklı İslam’ı, Anadolu üzerinde 1000 seneden bu yana süren Türk milletinin hukuku ve devletimiz oylanmaktadır. Seçimlerden çıkacak olumsuz bir sonuç, Türkiye Cumhuriyeti’nin yerine G. Fuller’in “Yeni Türkiyesini”, Türk milletinin egemenliği ve hukukunun yerine etnik parçalanmış bir Anadolu’yu, Hz. Muhammed’e inen ilahi kaynaklı İslam’ın yerine ABD kaynaklı “uyumlu” ve ılımlı “İslam”ı dayatacaktır.
Türk halkı, tarihin en büyük dezenformasyon savaşı ile gerçeklerle büyük ölçüde ilişkisi koparılmış bir halktır. Türk milletine karşı sürdürülen dezenformasyon savaşı o kadar kapsamlı ve etkilidir ki, bazı Türk milliyetçilerinin bile algılarının bozulduğu görülmektedir. Halkımızdan kendi idam fermanına imza atması istenmektedir.
Bu seçim ne yazık ki MHP için çok zor şartlar altında geçecektir. Çünkü 12 Haziran seçimleri ancak 1946 seçimleri kadar demokratik bir ortamda yapılmaktadır. Devlet Partisi AKP, devletin bütün idari, ekonomik ve polisiye imkanlarına devletin psikolojik savaş kaynaklarını da ekleyerek muhalefete, özellikle de MHP’ye karşı kullanmaktadır. Devlet Partisi AKP’nin, temelinde İstiklal Harbimiz olan Türkiye Cumhuriyetini sonlandırarak kurmak istediği ve temelinde Büyük Orta Doğu Projesi olan Yeni Türkiye’nin önündeki son büyük engel, son cephe MHP’dir. Bundan dolayı, MHP’nin arkası vatandır. Bundan dolayı MHP’ye yönelik içten (görünümlü) ve dıştan farklı saldırılar gerçekleştirilmektedir.
MHP’nin %10 barajının altında kalmasının mümkün olmadığını gören Devlet Partisi AKP 31 Ocak 2011 tarihli “MHP’ye karşı psikolojik operasyon yapılacak mı?” başlıklı yazımda ele aldığım her türlü siyaset dışı araçla MHP’ye karşı saldırıya geçmeye hazırlanmaktadır. Ülkücü Hareketin bu saldırıyı etkisiz hale getirmesinin ön koşulu, MHP teşkilatları ile ülkücü hareket mensuplarının aralarına nifak sokulmasına, kafalarının bulandırılmasına izin vermemeleridir.
Son yıllarda siyaseti sürekli psikolojik savaş yöntemleri ile sürdüren bir devlet partisi karşısında ülkücü hareket bütün potansiyeli ile birbirine kilitlenmelidir. Ülkücü hareketin mücadele kararlılığını zayıflatacak her türlü iftira, komplo, yalan, dedikodu bilinçli ve sert bir kararlılıkla defedilmelidir. Ülkücüler, özellikle önümüzdeki 3 ayda kendi aralarındaki bütün günlük ihtilafları gündemden kaldırmalıdırlar. Eleştiriler sadece yapıcı eleştiri ile sınırlandırılmalıdır. Yanlış olduğunu düşündüğümüz bir şey olduğunda “doğrusunu” söylemeli, daha iyi olması için bir başka seçenek önermeliyiz. Ancak bu arada seçimlere kadar yanlış olduğunu düşünsek dahi var olan politikaları en iyi ve başarılı şekilde gerçekleştirmek için çalışmalıyız.
Türk milliyetçileri seçimler yaklaşırken içlerindeki büyük iyimserliği hiçbir zaman kaybetmemelidir. Çünkü tarih Ülkücü Hareketi haklı çıkarmıştır. Geçmişte Türk milliyetçileri aralarında bazı küçük anlaşmazlıklar olmasına rağmen birbirlerini sevmişlerdir. Gençler büyüklere saygı duymuş büyükler de gençleri sevmişlerdir. O zaman normal bir durum olan bu sevginin yerini büyük bir sevgisizliğe, inançsızlığa ve güvensizliğe bıraktığı bir ortamda bunun anlamı daha iyi anlaşılmaktadır.
Unutmayın bu seçim 1946 seçimleri gibi bir seçim. Devlet Partisi AKP’nin muhalefet ve toplum üzerinden olağanüstü büyük ve siyaset dışı yöntemlerle oluşturduğu bir baskı var. MHP ve Ülkücülere yönelik değişik psikolojik operasyonların gerçekleştirileceğinden emin olabilirsiniz. Teknolojinin son imkanları kullanılarak Hatay/Dörtyol’da Ülkü Ocakları Başkanının değişik tarihlerden yaptığı telefon görüşmelerinin kes-yapıştır yöntemi ile tamamen yeni bir konuşma üretildiği hiç unutulmamalıdır.
AKP iktidarı seçimler yaklaşırken yeni bir yasa çıkarma hazırlığı içindedir. Yasa dışı yapılan ses ve görüntü kayıtları bundan sonra bir internet sitesinde yayınlandıktan sonra başka site ve gazetelerde suç olmadan yayınlanabilecektir. Bu yasa ile özel hayatın korunmasının sonu gelmiştir. Artık vahşi, ahlaksız ve alçakça bir saldırının hukuki alt yapısı hazırlanmıştır.
Muhalefetin elindeki kısıtlı medya imkanları düşünüldüğünde bu saldırılara karşı muhalefetin kendisini tam anlamı ile savunması bile zor olacaktır. Bu psikolojik operasyonları etkisizleştirmek ülkücü tabanın direncine bağlıdır. Ülkücü taban atılacak çamurları, yapılacak karalamaları 12 Eylül öncesindeki kararlılık ile defetmeyi bilmelidir. Asla AKP’nin tuzağına düşülmemeli, karalamalar ile maneviyat sarsılmamalıdır.
Ülkücüler bilmelidirler ki, ülkücünün en kötüsü, diğer partideki en iyiden daha iyidir. Çünkü, Ülkücü, Hz. Muhammed’in öğrettiği İslam’ı savunmakta, Alparslan’dan Atatürk’e 1000 senedir Anadolu’da Türk milletinin hukukunu savunanların yolundan gitmektedir.