Seçimi murdar etmeye çalışan kim?
AKP'nin seçimi kaybetmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, "Bu seçim başlı başına mındar olmuş bir seçimdir. Mındar etin de kavurması olmaz." dedi!
Binali Bey, "mındar" dedi ama kelime, yöresel değişikliklerle "murdar etmek" veya "mundar etmek" olarak da kullanılıyor; "kirletmek, kullanılamaz hâle getirmek, ziyan etmek, boş yere harcamak" anlamına geliyor.
Türk Dil Kurumu'na göre birinci anlamı, "kirli, pis" demek. Örnek olarak "Bu murdar kümeste nasıl oturuyorsun bilmem?" cümlesi verilmiş. İkinci anlamı, "Cinsel birleşmeden sonra yıkanmamış kimse" demek. Dini kurallara uygun olarak kesilmemiş olan hayvanlar için de murdar deniliyor.
***
Şimdi herkes elini vicdanına koysun; seçimi murdar etmeye çalışan, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda büyük rolü olan devletin ajansını kullanarak AKP'den alınan verileri YSK verisi gibi sunmak ve geride olduğunu bildiği halde seçimi kazanmış gibi açıklama yapmak değil midir?
Seçim murdar edilmesin diye sandık görevlileri, genç avukatlar ve milletvekilleri, oyların birleştirildiği merkezlerde 15 gündür nöbet tutuyor. Herkes biliyor ki, nöbet mahalli bir an terk edilecek olsa, oylar değiştirilecek ve asıl o zaman seçim murdar edilmiş olacak!
Seçimi murdar etmek, yeniden sayım tamamlanmasın diye engel üzerine engel çıkarmaktır.
***
Aslında "murdar etmek" kavramının gündeme getirilmesi iyi oldu. Zira 17 yıldır Türkiye'de murdar edilmemiş hiçbir değer ve murdar edilmemiş hiçbir kurum bırakılmadı.
Adalet, FETÖ ile birlikte murdar edildi. Murdar hâkim ve savcılar kullanılarak Türk Silâhlı Kuvvetleri, Polis Teşkilâtı, üniversiteler, eğitim sistemi ve bağlı olarak bütün okullar murdar edilmeye çalışıldı! FETÖ darbesi bahane edilerek, demokratik parlamenter sistem murdar ilân edildi ve yerine tek adam sistemi getirildi.
Devletin kısmen veya büyük ölçüde murdar edilmemiş tek bir kurumu bırakılmadı. Murdarlaştırma hâlâ devam ediyor. Halk, bu murdarlaştırmaya karşı, İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok büyük şehirden uyarıda bulundu ama şimdi de "seçim murdar edildi" diye İstanbul'u bırakmak istemiyorlar.
Suay Karaman'ın yazdığı gibi "AKP, seçimleri kazanınca 'milli irade', yitirince 'şaibe ve usulsüzlük' adını vermektedir. AKP seçimleri kazanınca tüm itirazlar red edilip, derhal seçim kazanma belgesi (mazbata) verilmektedir ama yitirilince seçimleri yenileme kararı alınması için her türlü baskı ve zorlama yapılmaktadır.
AKP, sandıkta yitirdiği İstanbul Anakent Belediye Başkanlığı seçimlerini masada çalabilmek için yeni yeni kumpas planlarını uygulamaya koymaktadır. Böylece ülkemiz demokrasisi ile hukuk devletine verilen zarar giderek büyüyecektir ve dış dünya karşısında ülkemizin saygınlığı zedelenecektir.
Hukukun bittiği yerde, demokrasiden söz etmek mümkün değildir; bunun adı diktatörlüktür."
***
Hakkına razı olmamak, iktidarda kalmak için her yolu mübah görmek, Türkiye'yi "darülharp" olarak görmenin bir sonucudur. Bu inançla birlikte her türlü yolsuzluk veya usulsüzlük de mübah sayılıyor.
İslam hukuk tarihinde bulunan bu kavrama göre Müslüman olmayan hükümdarların egemen olduğu yerler darülharp sayılır. Türkiye'yi İslam egemenliğinde bir ülke olarak kabul etmiyorlar! "savaş ülkesi, küfür ülkesi" sayıyorlar.
Cumhurbaşkanı Müslüman da olsa, seçimleri bir savaş olarak gördükleri için savaşta da her türlü hile mübah sayıldığı için, hile ile İstanbul'un yerel yönetimini elde tutmaya çalışıyorlar. Daha doğrusu bu zihniyetle yetiştikleri için hakkı teslim etmek akıllarına bile gelmiyor! Böyle bir alışkanlıkları yok!