Seçimi kaybederse Başkan ne yapar?
Washington Times yazarı Daniel N. Hoffman, "Hiperpartizan politika, ABD'yi Rusya ve düşmanlarına karşı savunmasız bırakıyor" başlıklı bir yazı yazdı. Türkiye'de de partizanlığın doruğa ulaşması, ekonomiyi, devletin temel erkleri olan yasama, yürütme ve yargıyı, ayrıca medyayı ve en önemlisi orduyu etkilemiştir. Sadece partizan davalarla ordunun yıpratılması bile başlı başına çok ciddi bir sorun olmuştur.
Hani uydurma Ergenekon şeması gösterildiğinde Abdullah Gül, "Bir savcı bulun ve delillendirin" demişti ya, bulunan savcının veya savcıların da bu işi karşılıksız yapmadığı, yakınları üzerinden bu savcılara büyük çıkarlar temin edildiği de yakında ortaya çıkacaktır. Fakat bunların ortaya çıkması bile hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. Çünkü partizanlık Türkiye'de bir hak gibi görülmektedir! Halkın çoğunluğu, oy verdiği partinin kendisini kayırmasını beklemektedir. Bu zihniyet değişmedikçe, hiçbir skandal, iktidarları dizginleyemeyecektir.
Gerçi bu kirli sularda yüzen hemen herkes zehirlenmiştir. Zira o kirli suyu yutmasanız bile derinizden vücudunuza nüfuz ediyor. Hani fabrika atıkları bırakılan sularda bütün balıkların zehirlenmesi gibi…
***
Kobani eylemleri diye anılan olaylar altı yıl önce meydana gelmişti. HDP'nin bütün yetkilileri olayları kışkırtmıştı. Altı yıl önce meydana gelen olayların soruşturması ve bağlı olarak gözaltına almalar bugün yapılıyorsa, burada seçimlere dönük bir siyasi hesap yani "hiperpartizanlık" döndüğü açıktır. Yine Müyesser Yıldız'ı tutuklatıp Mümtazer Türköne'yi serbest bıraktırmak gibi uygulamalar da Türkiye'nin hukuk devleti olmaktan nasıl çıkarıldığının örnekleridir.
***
Diğer taraftan, Türkiye'de bozulan sistemin dışarıdan nasıl değerlendirildiğini gösteren önemli bir olay yaşandı.
ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, Trump'ın seçimleri kaybetmesi durumunda iktidarı barışçı şekilde devretme taahhüdü vermeyi reddetmesini eleştirirken "Trump'ın kimlere hayranlık duyduğunu biliyoruz. Putin'e, Kim Jong Un'a, Türkiye'de Erdoğan'a hayranlık duyuyor. Ancak kendisine hatırlatırım. Kuzey Kore'de değilsiniz, Türkiye'de ya da Rusya'da değilsiniz Sayın Başkan. Bu arada Suudi Arabistan'da da değilsiniz. Amerika Birleşik Devletleri'ndesiniz. Burası bir demokrasi..." ifadelerini kullandı.
Tabii Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da bu ağır sözlere cevap verdi...
Trump, bir gazetecinin, "Seçimlerden sonra barışçıl bir geçiş süreci olacağına söz veriyor musunuz?" sorusuna, "Olacaklara bakacağız" cevabını vermişti.
Trump, 2020 seçimlerinin Anayasa Mahkemesi'ne taşınacağını düşündüğünü söylemiş ve mahkemeye dokuzuncu üyenin atanmasının bu sebeple önemli olduğunu savunmuştu.
Peki Türkiye'de Anayasa Mahkemesi üyeleri atanırken hangi kriterler aranıyor? Mesleki yeterlilik mi yoksa siyasi hedeflere uygunluk mu?
***
Trump, sonradan yaptığı açıklamada Biden'ın kazanması ve sürecin Anayasa Mahkemesi'ne taşınması halinde, mahkemenin vereceği karara uyacağını söyledi.
Bu arada Senato'da Demokratların hazırladığı "İktidarın barışçı devrine destek tasarısı" cumhuriyetçilerin karşı çıkmaması üzerine kabul edildi.
Tasarıyı sunan Demokrat Senatör Joe Manchin, "Özgür dünyanın liderinin sanki biz bir diktatörlükmüşüz gibi konuşması beni kaygıya düşürdü" diye konuştu.
Peki Türkiye'deki seçim ve referandum süreçlerinde devletin imkanlarının iktidar lehine kullanılması, oylama sürerken kural değiştirilmesi, mesela mühürsüz oyların geçerli kabul edilmesi gibi olaylar nedir?
***
ABD'de bile "Başkan seçimi kaybederse, görevi bırakmayabilir" endişesi var veya böyle bir algı oluşturuluyor. Soros, daha önce turuncu devrim yaptırdığı ülkelerde kullandığı taktiği bu defa ABD'de uyguluyor! Öyle ki savcı seçimlerine şimdiden müdahale ediyor ve desteklediği savcıların seçim masraflarını karşılıyor! Türkiye'de yargının siyasallaştırılması, parti mensuplarının hâkim ve savcı yapılması neyin işareti peki?