Seçimde hırsızlık olduğu doğru da...

Tayyip Erdoğan, 23 Haziran seçimini kastederek "Bu sandığın hakkını vereceğiz. İnşallah hırsızlara bu işi bırakmayacağız." diyor.
Böylece, bugüne kadar AKP iktidarını hırsızlık ve yolsuzlukla suçlayan CHP'nin elinden bir büyük koz, alınmış oluyor.
Üstelik burada hırsızlıkla suçlanan da CHP oluyor.
CHP sözcüsü Faik Öztrak ise iktidarın 17 yıl içindeki Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanlığı, açılım ve çözüm süreci, Suriye politikası gibi uygulamalarını anlatarak "Tüm bu kötü sicilin sahiplerinin bugün çıkıp CHP yöneticilerini suçlaması, 'kötü ne yapıyorsan rakibini onunla suçla' diyen Goebbels'in propaganda taktiğidir." diye cevap veriyor.
Oy çalmak elbette hırsızlıktır. Fakat bugün, muhalefette olanın oy çalması, seçimlerin mutlak devlet kontrolünde olması sebebiyle pek mümkün değildir. Bugün, devlette temizlik işlerinde çalışmak için bile AKP'nin onayı gerekiyor. Devlet kadroları bütünüyle AKP'nin elindeyken, muhalefetin oy çalamayacağını en iyi kendileri bilir. Fakat burada bir yansıtma yöntemi uygulanıyor.
***
Aslında hırsızlık karşısında ne yapmak gerektiğine dair birçok Nasreddin Hoca fıkrası vardır. Prof. Dr. Esma Şimşek, konuyu kültürel açıdan incelemiştir. İşte o tespitler:
Hoca'ya; "Derede gusül abdesti alırken ne tarafa dönmelidir?" diye sorulunca, Hoca, "Elbiselerin olduğu tarafa!" diyerek, hem dini konulu bir soruya dünya gerçekliği içerisinde cevap verir hem de hırsızlara karşı nasıl bir tedbir alınması gerektiğini hatırlatır.
Bazı hırsızlar, yaptıkları işin suç olduğunu, pişkinlikleriyle kapatmaya çalışırlar.
Nasreddin Hoca, olumsuz davranışları tenkit ederken kendisini onların yerine koymuştur. Bu tür fıkralarda, bazı insanların yüzsüzlükleri, yanlış bir iş yapmalarına rağmen kendilerini haklı göstermelerini tenkit eder. Erzurum'da anlatılan bir fıkrada; tavuk çalmakla meşhur olan Pertev adında bir hırsız vardır.
***
Elbiseleri çalınan birisi Pertev'i hâkime şikâyet eder. Pertev, kendinden emin bir şekilde; "Hâkim Bey, benim ünümü duymuşsundur. Ben, tavuktan başka bir şey çalmam!" der. Burada, sanki hırsızlık yapmayı meslek hâline getirmiş ve mesleğine kendince kurallar koymuş yüzsüz bir tip ile karşılaşıyoruz. Bu fıkrada Pertev, verdiği cevap ile kendisini hırsız değil de görevini belirli kurallar çerçevesinde yapan meslek sahibi bir vatandaş olarak göstermektedir!
Nasreddin Hoca'nın "merdiven" fıkrası da bu konuya verilebilecek en güzel örneklerdendir. Güya Hoca, komşusunun ağacından meyve çalmak düşüncesiyle merdiveni ağaca dayayıp başına çıkar. Ancak tam meyveyi koparacağı sırada komşusu gelir ve ne yaptığını sorar. Hoca, bir komşusuna bakar, bir de kendi hâline, sonra da "merdiven satıyorum" diyerek kendini kurtarmaya çalışır. Fakat komşusu bu sözlere inanmayıp; "Hiç gece vakti, burada merdiven satılır mı?" diye karşı çıkınca, Hoca savunmaya geçer; "Sana ne merdiven benim değil mi? İstediğim yerde satarım." der.
Hiç şüphesiz bizim Nasreddin Hoca'mız böyle bir davranışta bulunmadığı gibi böyle davrananların da karşısındadır. Onun için bu fıkrada anlatılmak istenen şey Hoca'nın hırsızlık yapması değil, hırsızlık yapan bazı pişkin insanların hatalarını kabul etmeyip "zeytinyağı" gibi üste çıkmalarını eleştirmektir. Fıkrada; "Hırsız güçlü olursa, mal sahibi suçlu olur." veya "Akıllı hırsız, şaşkın ev sahibini bastırır." atasözlerinde olduğu gibi hırsızlık yapan kişinin haksızken, karşıdaki insanın söylediği bir söz üzerine haklı duruma geçmesi anlatılmaktadır.
***
Kıssadan hisse, İstanbul seçimlerini, kazanan adayın hakkı, çalınmanın ötesinde resmen gasp edilmiştir. Burada gasp edilen sadece onun hakkı değil, seçmenin oylarıdır.

Yazarın Diğer Yazıları