Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Seçim sürecinde yeni anayasa

Seçim yaklaştıkça yoğunlaşan propaganda konuşmalarında, sürekli olarak seçimden sonra yeni bir anayasa yapılacağı vaadi veriliyor. Bazı siyasiler tarafından bu anayasanın, yeni mecliste ortak bir anlayışla ele alınacağı ifade ediliyor. Ancak bu anayasanın nasıl bir anayasa olacağı, içeriğinde neler bulunacağı veya bulunmayacağı siyasi partiler tarafından resmen açıklanmıyor.
Yeni anayasa konusunun ülke için elzem olduğunun propagandası da sürekli olarak yapılmak suretiyle, sade vatandaşın mevcut anayasadan bir sorunu olmamasına, hatta ilgisi de olmamasına rağmen bu konu, adeta beyin yıkarcasına empoze edilmeye çalışılıyor. Sade vatandaşın öncelikleri içinde yer almamasına, onun sorunları çok faklı olmasına rağmen, kendisine sorulduğunda “evet” cevabı alınabilmesi için büyük bir çaba sarf ediliyor.
Bu konuya destek veren köşe yazarları ise, yeni anayasanın gerekliliğinin yanında, kendi ideolojik görüşüne göre, anayasanın içinde nelerin olması veya olmaması yönünde düşüncelerini ortaya koyuyor.
Yeni anayasa çalışmaları için bazı çevrelerin ve kuruluşların maddi ve politik destekleriyle platformlar oluşturuluyor. Bu platformlarda genelde aynı düşünceye ve ideolojiye sahip kişiler çalıştırılıyor ve anayasa taslakları hazırlattırılıyor. Toplantılar düzenlettirilerek yeni anayasa taslakları kamuoyuna açıklanıyor.Toplum, yeni anayasanın içeriğine alıştırılmaya çalışılıyor.
Bu taslaklara bakıldığında Türkiye’nin değişim ve dönüşümünün sağlanmaya çalışıldığı, bunu yaparken bölgedeki ve dünyadaki gelişmelerin, ülkenin bulunduğu coğrafyanın, kuruluş felsefesinin ve yapısının, bunları etkileyen olayların, güçlerin ve akımların dikkate alınmadığı, hatta bilerek tam tersi yönde hareket edildiği görülüyor. Türkiye’nin varlığının, bütünlüğünün, güvenliğinin düşünülmediği, ulus devlet ve üniter devlet yapısından da saptırılmak istendiği anlaşılıyor.
Devlet odaklı değil, birey odaklı bir anayasanın esas alındığı söyleniyor. Ancak devlet yapısının sağlam ve düzenin yeterli olmadığı bir ortamda, insanların özgürlüklerinin sağlanamayacağı, haklarının korunamayacağı, demokratik bir düzen içinde sistemli bir şekilde yaşamalarının mümkün olamayacağı dikkate alınmıyor.Hatta demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerin, devlet düzenini dikkate almadan alabildiğine genişletilmesi suretiyle, ülkenin varlığı, bütünlüğü ve güvenliği tehlikeye atılıyor.
Anayasanın başlangıç hükümleri yok sayılıyor, değişmez maddelerine yer verilmeyerek devletin yapısı bozulmaya çalışılıyor. Böylece anayasanın içindeki hususların da, başlangıç hükümleri ile değişmez maddelere olan uyumu ortadan kaldırılıyor. Atatürk milliyetçiliği, ilkeleri ve devrimlerinin modasının geçtiği belirtilerek yeni anayasada bunlara yer verilmiyor. Ülkenin belkemiği olan, “Türk” ve “Türk Milleti” kavramları siliniyor. Bunun anlamı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tasfiyesi demektir.
İşte yapılmak istenen anayasa böyle bir anayasa olacak. Böyle bir anayasayı dışarıda ve içeride kimlerin isteyebileceğini düşünmek gerekir.Yeni anayasadan değişik kesimlerin değişik beklentileri var. İçeriden ve dışarıdan bir kısım çevreler ülkenin bölünmesinin yolunu açmaya çalışırken, bazı çevreler kendi ideolojilerini ülkeye hâkim kılmaya, bazı çevreler de “Mevcut anayasa darbe anayasasıdır. Değişsin de nasıl değişirse değişsin” diyerek bir noktada sistemden intikam almaya çalışıyor. Bunun bir karşı devrim olduğunu dahi söyleyenlere rastlanıyor. Sayıları çok olmamakla birlikte “Demokratik Özerklik” ten “Başkanlık” sistemine kadar çok değişik beklentileri olanlar var.
Böyle bir anayasa için mutabakat sağlamak, toplumun bütün katmanlarının iştiraki ile oluşturmak mümkün mü? Bunu TBMM’den geçirmek mümkün mü? Geçtiğini kabul edersek, esasını kamufle ederek, değişik yöntemler uygulayarak, halkı yanıltarak buna Türk Milletini inandırmak mümkün mü?
Seçim aşamasında bölücü siyaset yapanlar ve onlara destek verenler hariç, genelde diğer siyasetçiler, oy kaygısı ile anayasanın içeriği hakkında konuşmamaya özen göstermektedirler. Bölücüler, siyasetle, sivil toplum ve şiddet eylemleriyle, terörle ve “Arap Baharı” hareketlerini örnek göstererek gözdağı vermekte, tehdit etmektedirler. Bu nedenlerle durumun bir kere daha değerlendirilmesinde ve yeni anayasa yerine mevcut anayasada ihtiyaç olabilecek değişiklerin usulü çerçevesinde yapılmasında ülke açısından yarar görülmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları