Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Seçim sonrası dış politika

Seçimlerin ardından dış politika ve güvenlik konularında, Türkiye'nin izlediği politikalarda radikal bir değişim olmayacağı beklenmektedir. Ancak önemli olan, Türkiye'nin ulusal çıkarlarıyla, dış ülke ve uluslararası kuruluşların beklentilerinin birbiriyle uyumlu olup olmadığıdır.

Gelişmeler, her iki tarafın beklenti ve çıkarlarının, önemli ölçüde birbirinden farklı olduğunu göstermektedir. Esas olan bu farklılığı taviz vermeden, iç politika ve ideolojik düşüncelere alet etmeden iyi yönetmektir.

Suriye politikası

Türkiye'nin bu konudaki ana düşüncesi, Suriye kuzeyinde kendisine tehdit olan terör yapısını önlemektir. Bu terör yapısı SDG/PKK olarak, özellikle ABD'nin desteğiyle özerklik yolunda oldukça mesafe almıştır. AB'nin birçok üyesi de bunu desteklemektedir. Rusya da bu özerk yapıyı kabullenmiş görünmektedir. Aralarındaki fark, ABD'nin bu yapıyı daha iyi kontrol edebilmek ve kendine müzahir olmasını sağlamak için zayıf bir merkezi hükümet kontrolü, Rusya'nın ise tam bir merkezi hükümet kontrolü istemesidir.

Bu özerk yapı Suriye'nin toprak bütünlüğünü bozmakta, beka ve güvenliğini tehdit etmektedir. Türkiye ve Suriye'nin ortak tehdidi olan bu yapıyla birlikte mücadele etmesi uygun olacaktır. Eğer Suriye, Türkiye'yle bu konuda iş birliği yapmak istememekte ısrar ederse, Türkiye tutumunda hiçbir değişiklik yapmadan yoluna devam etmelidir. Sığınmacılar konusu büyük sorundur.

Sığınmacılar

Türkiye'nin sadece Suriyeli değil, çoğu da kaçak olan tüm sığınmacılar konusundaki tutumu, ulusal çıkarlarıyla ters düşmektedir. Sayısı çok artan sığınmacılar, ülkenin ekonomisini, demografik yapısını, sosyal yaşantısını, psikolojik durumunu, iç politik yapı ve asayişini tehdit etmektedir.

AB bunların, kendi çıkarları için Türkiye'de kalmasını istemekte ve desteklemektedir. Seçim sonuçlarından çok memnundur. Geri kabul anlaşması aleyhimize işlemektedir. Konu iç politik beklenti ve ideolojik düşünceleri bir taraf bırakıp, derhal çözümlenmeli ve Türkiye bu yükten kurtulmalıdır.

Rusya-Ukrayna savaşı

Tahıl anlaşması ve Ukrayna'ya yapılan yardımlar Batı'dan destek görmekte, ancak Rusya'ya uygulanan yaptırımlara Türkiye'nin fazla uymaması ise rahatsız etmektedir.

Diğer taraftan Rusya da, Türkiye'nin Ukrayna'ya verdiği özellikle SİHA ve İHA'ların müttefiklik anlayışıyla bağdaşmadığı gerekçesiyle rahatsız olduğunu sıklıkla hatırlatmaktadır.

Türkiye'nin NATO üyeliği ve Batı müttefikliği ile Rusya'yla birçok konuda yaptığı işbirliğini dengeli yürütmesi ve barışı kolaylaştırma çalışmalarına devam etmesi uygun olacaktır.

Doğu Akdeniz ve Kıbrıs politikası

Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de uluslararası hukuk çerçevesinde yürüttüğü enerji kaynakları politikası ve buna ilişkin uygulamaları, başta Yunanistan olmak üzere ABD ve AB'yi rahatsız etmiştir. Sismik araştırmaların yavaşladığı görülmüştür. Geri adım atılmamalıdır.

Uluslararası hak ve hukukunu gözeterek ulusal çıkarlarını korumak amacıyla Doğu Akdeniz'e komşu ülkelerle yaptığı ve yapacağı deniz yetki alanları anlaşmalarına önem vermesi, bu anlaşmaların muhatabı ülkelerin de menfaatlerine olacağını anlatması ve onları ikna etmesi uygun olacaktır.

Kıbrıs politikasında ise, son derece isabetli aldığı bir kararla, KKTC'nin egemen, eşit ve bağımsız bir devlet olarak uluslararası ortamda tanınmasına yönelik politikasında kararlılıkla ısrar etmesi, uluslararası kurumların ve dış ülkelerin Türk tarafını müzakere masasına çekme çağrılarına aldırmaması ve kanmaması esas olmalıdır.

NATO'nun genişlemesi ve İsveç

NATO'nun genişlemesinin, Avrupa'nın güvenliğine katkı sağlayacağı, ancak bunun Avrupa'da Rusya'yı tehdit eder duruma kadar sürdürülmesinin ise güvenliğe katkı sağlamak yerine güvensizlik getireceği, özellikle Ukrayna savaşıyla kendini göstermiştir.

Türkiye, bu sakıncayı görmesine rağmen, üyesi olduğu NATO'nun genişleme ve açık kapı politikasıyla uyumlu hareket etmektedir. Ancak yeni üyelerin, Türkiye'ye tehdit teşkil eden terör unsurlarına imkânlar tanımasını ve müsamaha göstermesini kabul etmemektedir.

Türkiye bu kapsamda bulunan Finlandiya'nın, tutumunu göreceli olarak düzeltmesiyle üyeliğine onay vermiştir. Ancak İsveç, bu konuda yeterli bir duruma gelememiştir. 01 Temmuz 2023'de parlamentosundan çıkacak kararla istenenleri tamamlayacağını söylemektedir. ABD ve NATO, İsveç'in üyeliğinin biran evvel onaylanmasında ısrarlıdır.

ABD inkâr etse de, İsveç'in üyeliğinin kabulü için F-16 satışını koz olarak kullanmakta, ayrıca Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı uluslararası hukuk dışı uygulamalarına da ses çıkarmamamızı şart koşmaktadır. Taviz verilmemelidir.

***

Türkiye'nin ne olursa olsun bu yeni dönemde, ulusal çıkarlarını ön planda tutan politikalara devam etmesi beklenmekte ve arzu edilmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları