Sarp sınırında et kaçakçılığını duydunuz mu?
Nerede bir yiyecek maddesi sıkıntısı varsa hükümet hemen ithalata başvuruyor. İthalat izni verilen şirketler, bir kalemde büyük kazançlar sağlıyor. Bu arada üretici zarara uğratılıyor. Halbuki fiyatların düşürülmesi için en etkili çözüm, üretimi artırmaktır. Bu da bağımsız bir ekonomi politikası ile mümkündür. IMF ve Avrupa Birliği’nin taleplerine göre buğday, pancar ve tütün ekim alanlarını sınırlarsanız, çiftçiye ürettiği için değil, üretmediği için para verirseniz, bir süre sonra bütün gıda maddelerini Avrupalı şirketlerden ithal eder duruma gelirsiniz. Nitekim bugün Türkiye artık kendi nüfusunu besleyemez duruma düşürülmüştür.
* * *
Türkiye Kasaplar Besiciler Et ve Et Ürünleri İşletmeleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve Trabzon Kasaplar ve Celepler Esnaf Odası Başkanı Temel Korkmaz, Sarp sınır kapısında, bir yılda 5 bin 735 kilo kaçak et ele geçirildiğinin hatırlatılması üzerine kaçakçılık olaylarının sınırlı olduğunu ve üreticiyi etkilemediğini, Türkiye’nin sürekli et ya da kurbanlık ithal etmesinden endişe duyduklarını belirtti. Korkmaz, “Biz et ithalatı yapılacağı zaman 4 ay süreyle ve Türk besicisinin desteklenmesi ile damızlık hayvanların ithal edilmesi noktasında hükümet ile mutabık kalmıştık ama et ve hayvan ithalatı sürekli hale gelecekmiş gibi bir durum var. Maalesef kurbanlık hayvan ithal edildiğini görüyoruz. Hayvan yetiştirilen ve tarım ülkesi olan Türkiye’ye bu durum yakışmıyor, çok yazık. Kurbanlık ithalatı Türk besicisini eziyor, mağdur ediyor” dedi.
* * *
İngiltere hükümeti, geçen hafta, 156 milyar sterlinlik bütçe açığını kapatmak için hazırladığı dört yıllık programı açıkladı. Buna göre 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük kemer sıkma programı uygulanacak ve 4 yıl içinde kamu sektöründen 490 bin kişi eksilmiş olacak!
490 bin kişinin emekli olması ve yerlerine yeni personel alınmaması, bir ülke ekonomisinin küçülmesine yol açar.
Herhalde bu konuda eleştiriler alan İngiltere Başbakanı David Cameron, artık büyüme planlarına odaklandıklarını, gelecek 4 yılda ulaşım projelerine 30 milyar sterlinlik yatırım yapacaklarını ve ülkede “yeni bir ekonomik dinamizm” oluşturacaklarını söyledi.
Bir taraftan 490 bin kişilik kadroyu kaldırarak işsizliğe sebep olacaksın, diğer taraftan 30 milyar sterlinlik yatırım projesinden bahsedeceksin. Oysa büyüme, büyük projelerin başlatılması ile birlikte herkesin bir iş sahibi yapılması ile mümkündür. İşsizliğin arttığı bir ülkede büyümenin anlamı şişmedir!
* * *
İngiltere her türlü ekonomik teorinin anavatanıdır. Elbette İngiliz hükümetinin bu işi iyi bilen uzmanları vardır. Fakat sanki vahşi kapitalizme dönüşü, bir çıkış yolu olarak görüyorlar.. Bu da altta kalanın canı çıksın politikasıdır.
Türk hükümetleri de onlara özeniyor. Çünkü kendi inisiyatifleri ile geliştirdikleri hiçbir ekonomik proje yok. Avrupa ve ABD “özelleştirme” diyor, bütün ekonomiyi yabancılara devrediyorlar. “Buğday, pancar ekmeyin, tütün yetiştirmeyin, biz size para verelim” diyorlar, harfiyen yerine getiriyorlar. ABD ve Avrupa, kendi çiftçisini, üreticisini korumak için Türkiye gibi tarım ülkelerine baskı yaparken, dünya ekonomisinin dengelerini bozuyor. Durgunluk kendilerine yansıyınca da bu kısır döngüden kurtulmak için akıl dışı yollara başvuruyorlar. ABD ve İngiltere gibi ülkeler şunu görmeli ki başka ülkelerin üreticisini aç bırakarak kendi üreticilerini koruyamazlar.. Buradaki açlık, sanayi ürünlerine olan talebin azalması sebebiyle oraya da yansır.
Buna ekonomide bumerang teorisi diyebilirsiniz!