Sarı-kırmızı-yeşil ve gri!

Uzungöl meselesinde Trabzonlular haklı… Uzungöl'e gelip de 'Kürdistan' atkılarıyla görüntü vermeye kalkmak provokasyondur ve halkın tepki göstermesi de son derece normaldir…

Burada konuyu 'ırkçılık' ve 'faşistlik' çerçevesinde yorumlayanların, Temmuz ayında atkıların niye var olduğunu söylemeleri daha doğru olurdu…

Bölge zaten hassas… O kadar şehit vermiş ki, o üç rengi yan yana görünce zaten ayranlar kabarıyor… Yakın geçmişte hiç de hak etmediği şekilde 'Pontus' olmakla itham edildiği için kızgın ve milliyetçiliğinin sürekli rüşt ispatına ihtiyacı varmış gibi davranıyor…

'Pontus'un dumanı tüterken, üzerine bir de 'Kürdistan' adını ve renklerini görmek bardağı taşırıyor… Öfke eşiği farklı bir topluluk, bu türden tahriklere çok daha erken cevap veriyor…

***

Bir de yakın geçmişe baktığımızda zaten birikmiş ve sürekli patlamaya hazır bir öfkenin varlığını herkes hesaba katmak zorunda…

PKK'nın Doğu Karadeniz'e sızma girişimleri… Maçka'da farklı zamanlarda yaşanan olaylar ve Eren Bülbül'ün şehit edilmesi… TAYAD'lılara PKK'lı muamelesi yapılması… Karadeniz turuna çıkan BDP'lilerin Trabzon'a sokulmaması… Hrant Dink ve Rahip Santoro cinayetlerinden sonra Trabzon'un hedef hâline getirilmesi… Son olarak da Trabzon'a ve Trabzonlulara 'Pontus' diye yüklenilmesinin doğurduğu siyasî sonuç…

Tansiyonun yükselmek için fırsat kolladığı bir şehirde 'Kürdistan' atkıları!.. Bütün bu yakın geçmişe bakarak konuşmak gerekirse, böyle bir durumda Trabzon'da olay çıkması değil, çıkmaması haber değeri taşırdı!..

***

Trabzonlular, vatan ve millet söz konusu olduğunda, hele ki sarı-kırmızı-yeşilden o üç renk yan yana geldiğinde haklı olarak hassas olmasına hassas da aynı hassasiyeti ne yazık 'gri' konusunda pek gösteremedi…

Beton ve parayı, yeşilden daha çok seven kafalar, Trabzon'u griye boğdular… 'Zengin Arap turistten gelecek para hırsı', çirkinleştirdi bu şehri… Trabzon'a aralıklarla gidenler bu büyük katliamı çok daha iyi görüyorlar… Özellikle doğu tarafına doğru yemyeşil dağlarla masmavi denizin arasında dikilen yüksek binalar çirkinlikte birbiriyle yarışıyor…

'Dereler ıslah edilecek' dümeniyle ekolojik dengeye darbe vuruldu… Yandaşlar uzun uzun duvar işleri alırken, canlıların hayat hakkı gaspedildi…

Geçtiğimiz ay Araklı'da meydana gelen ve 10 vatandaşımızın ölümüne sebep olan sel felaketinde oradaki HES'in rolü ezici medya tarafından ısrarla gizlendi…

Ya Uzungöl? Bir 15 yıl öncesinin fotoğraflarına bakın, bir de bugünün… O Uzungöl'e bölge halkının ve kamunun verdiği zarar, 'Kürdistan' atkılı provokatörlerin verdiğiyle mukayese kabul eder mi? Kim toprağa kıymış, kim güzel olanın, doğal olanın etrafını betonla çevirmiş? Kim Arap turistin parası için toprağı da, yeşili de, tarihi de, hatıraları da umursamaktan vazgeçmiş?

Aslında ses çıkarınca mesafe alınıyordu… Meselâ Ordulular… Direndiler ve sahil yolunun oluşturacağı tahribatı en az zayiatla atlattılar, çok da iyi yaptılar… Şehirlerini bozdurmadılar… Diğer konularda öfkesi burnunda Trabzonluların büyük çoğunluğu, içlerinde hatıralarının olduğu şehrin mimarî kimliği değişirken, daha doğrusu kimliksizleşirken ses çıkarmadılar…

Milliyetçilikse bu da bir milliyetçilikti ama eti kemiği olan hasma karşı gösterdikleri hassasiyeti bu bozulmaya karşı maalesef göstermediler… Tabii ki istisnalar dışında…

***

Daha önce de bu örneği vermeye çalışmıştım… Her yıl Kıbrıs büyüklüğündeki bir toprak parçasını erozyona kaptırıyoruz… Kıbrıs'ı düşman alsa kıyameti koparırız da o büyüklükteki toprak parçasını erozyon alınca milliyetçiliğimiz depreşme ihtiyacı hissetmiyor… Oysa giden yine aynı toprak… Ama 'güvenlik doktrininin bir parçası' olmaktan pek de ileri gidemeyen milliyetçiliğimiz buna kurgulu değil ne yazık ki!..

Dilerim Trabzonlular, Uzungöl'de haklı refleks gösteren 'Kürdistan' hassasiyeti ile 'kaybolan çevre' arasındaki ilgisizliğini de gözden geçirir… O zaman çelişkisini anlar, şehrine, tabiatına, tarihine ve hatıralarına aynı heyecanla sahip çıkar…

Yazarın Diğer Yazıları