Samimiyseniz eğer buyurun!
Başsavcı Nurettin Soyer üzerinden 12 Eylül tartışması, bir samimiyet testine davetiye çıkardı... Mesele 12 Eylül'le hesaplaşmaksa, neden tüm sonuçlarıyla hesaplaşma yoluna gidilmiyor?
2010 referandumunu öncesinde de benzer durum oluşmuştu... 'Evet' propagandası iki ana temele dayanmıştı... Şimdi FETÖ diye ifade edilen ama o zaman devleti yönetenlerin 'hizmet hareketi' diye nitelediği yapıyla yürütülen ortak kampanyada, yeni anayasa kabul edilirse, yargı 'vesayetçi ve mezhepçi kimlik'ten kurtarılacak, ayrıca 12 Eylül darbesiyle hesaplaşılacaktı...
Hatırlarsanız 'şimdiki düşman'la birlikte yürütülen çalışmaya, 'ortak' mezardaki ölüleri bile davet etmişti!.. Referandum sonucu ortaya çıkan zaferin iki sahibi vardı doğal olarak!..
***
'Daha bağımsız ve demokrat' olacağı öne sürülen yargının bugün çay bahçelerinde sergilediği üstün performansı biliyoruz!.. Ya 12 Eylül'le hesaplaşma?
İki ihtiyar üzerinden yürütülen göstermelik bir görüntü!.. Oysa ortada zaman aşımına uğramaması gereken suçlar ve bu suçların mağdurları vardı...
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 77. maddesi çok açık ve insanlığa karşı suçları sıralıyordu... Kanundan olduğu gibi aktaralım:
(1) Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur: a) Kasten öldürme. b) Kasten yaralama. c) İşkence, eziyet veya köleleştirme. d) Kişi hürriyetinden yoksun kılma. e) Bilimsel deneylere tabi kılma. f) Cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı. g) Zorla hamile bırakma. h) Zorla fuhşa sevketme.
(2) Birinci fıkranın (a) bendindeki fiilin işlenmesi halinde, fail hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; diğer bentlerde tanımlanan fiillerin işlenmesi halinde ise, sekiz yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Ancak, birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamında işlenen kasten öldürme ve kasten yaralama suçları açısından, belirlenen mağdur sayısınca gerçek içtima hükümleri uygulanır.
(3) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
(4) Bu suçlardan dolayı zaman aşımı işlemez.
***
Kanun çok açık bir şekilde, işkence ve eziyeti 'insanlığa karşı suç' olarak nitelerken ve bu konuda zaman aşımı olamayacağına hükmederken açılmış herhangi bir dava duyan var mı?
Yüzlerce mağdur başvurusu vardır ama hepsi 'zaman aşımı' veya 'takipsizlik'le sonuçlanmıştır... Seçim öncelerinin revaçta olan bu konusu her ne hikmetse hukukun konusu olmayı pek becerememiştir!..
Bugün Meclis çoğunluğunu elinde tutan Cumhur İttifakı, Nurettin Soyer üzerinden konuyu gündeme getirdi... Birisi muhalefetin 60 yıldır hiç değişmediğini ispat için bu örneğe sarıldı... Diğeri ise ancak 12 Eylül yandaşı bir kişinin bunu kabullenebileceğini söyledi...
Samimiyet tam da bu noktada gerekiyor... Madem 12 Eylül denince devletin de kamuoyunun da aklına ilk önce işkenceler yani 'zaman aşımı olmayan' suçlar geliyor, o halde şimdiye kadar atılmayan adımların neden atılmadığını sormak ve o adımları şimdi atmak lazım...
Kime, hangi gerekçeyle oy vereceğimize ve kime hangi gerekçeyle oy vermeyeceğimize karar veren siyasi irade bile 12 Eylül işkencesini bir anlamda kamu adına itiraf ettiğine göre, işkence eşliğinde yapılan yargılamaları 'butlan' saymalı, yani 'hukukun aradığı şartları taşımasına rağmen, kanunun emredici hükümlerine aykırı bir durum' görmeli ve gereğini yapmalıdır...
O dönemde yargılananların tazminat ve sosyal hakları iade edilmeli, ilgili yargı kararları tamamen yok sayılmalı, hâlâ emeklilik sorunu olanlar emekli edilmelidir...
***
İnsanlığa karşı suç, bugün için kullanılacak bir seçim malzemesi değil, icabına bakılması gereken bir durumdur... Samimiyet testinden kastımız da budur... İktidarın bu anlamda atacağı adıma muhalefet de destek verir... 2010 referandumundaki ortağın 'oy kullansınlar' diye dirilttiği ölülerin desteğine ihtiyaç yok yani!..
Yeter ki konu 'sezonluk seçmen tavlama' taktiğinin dışında değerlendirilsin...