Şair, ressam bestekâr Çatlı!
Her akşam televizyonlarda aynı tiplerin, astrolojiden sosyolojiye, depremden virüse, siyasetten süne zararlısıyla mücadeleye kadar çok değişik alanlarda ahkâm kesmesi ne kadar komik değil mi? Bu durum, o televizyonlara çıkanların mı, çıkartanların mı, yoksa müşteri kitlesinin kalitesini mi gösterir o da ayrı bir konu…
Bizim medyaya hâkim olan seviye ve kalitenin tam anlaşılması için o örneği hatırlatmamda fayda var diye düşündüm…
Abdullah Çatlı'nın vefatından kısa bir süre sonra, ilk önce Yenişafak'ta ardından bütün medyada yayımlanan şiirleri şok etkisi yapmıştı!.. O âna kadar sürekli 'Çatlı'nın teröristliğine, devlet-siyasetçi-mafya ilişkisindeki rolü'ne vurgu yapan medya, daha sonra 'başına geleceklerden habersiz' bir şekilde bu şiirlerin üzerine atlamıştı...
***
Şiirler, değişik şöhretlere ithaf edilmiş dörtlüklerden oluşuyordu... Bu şöhretler arasında Mesut Yılmaz, Leyla Alaton, Sakıp Sabancı, Cemil Çicek, Gülay Atığ gibi isimler vardı... Çatlı'nın bu isimlerle ilgili dörtlükler yazmış olması haber değerini daha da artırmıştı... Yorumlar, tahminler ve çok bilmiş değerlendirmeler gırla gidiyordu... Öyle ya, Çatlı'nın Leyla Alaton için dörtlük yazmasında kim bilir hangi sırlar gizliydi!..
Dörtlüklerde tarihle birlikte o dörtlüklerin yazıldığı yer de belirtiliyor ve bu durum merakı daha da arttırıyordu... Urumçi'den Budapeşte'ye, Beyrut'tan Erivan'a değişik coğrafyalarda yazılmıştı bu şiirler!..
Yer ve tarihler rastgele seçilmiş değildi... Meselâ Urumçi veya Beyrut'ta geçmişte bir patlama mı olmuş, şiirin tarihi de ona uygun atılmıştı... Böylece o patlamanın olduğu tarihte Çatlı'nın orada bulunduğu anlaşılmış, gözünden hiçbir şey kaçmayan medya bunu da yakalamış ve o patlamalarla ilgili bir gizemi daha çözmüştü!..
***
Bu 'medya işletme zinciri'nde 15 gün her şey normal gidecekti... Şiirlerin ithaf edildiği kişilerin Çatlı'yla ilişkisiyle birlikte, şiirlerin magazin ve edebî yönü tartışılmaya başlanacaktı... Edebiyatçı olan ANAP'lı eski milletvekili ve bakan Yılmaz Karakoyunlu, bu dörtlüklerin 'çağdaş rubaî tarzı'nda yazılmış olduğuna hükmedecekti!.. Böylece Çatlı'yı çok yakından tanıyanlar bile onun aslında 'gizli şair' olduğunu medyadan öğrenecekti!..
Medya, bu 'habercilik başarısı'yla övünürken, Radikal gazetesine gelen bir ihbarla gerçek ortaya çıkacaktı... Günlerce yayımlanan bu şiirler Abdullah Çatlı'nın değil, Tuncer Günay'ındı... Günay, kendisine ait bir şiir kitabını yayımlanması için Ankara'da bir yayınevine vermişti... Yayınevi uzunca bir süre kitabı basmamış, bu esnada Susurluk kazası meydana gelmişti... Bunun üzerine söz konusu şiirler Tansu Çiller'in bir danışmanı vasıtasıyla 'Çatlı'nın şiirleri' olarak medyaya sızmıştı!..
Gazete bu 'atlatma haber'in gururunu yaşıyordu!.. Ama o dönemin tartışmaları düşünüldüğünde bu haber o kadar önemliydi ki, ertesi gün ana akım medya organları, amiral gemiler, gazeteler ve televizyonlar 'haber'in önemine uygun büyüklükte, günlerce devam edecek şekilde yayınlar yapmışlardı...
Kitabın basılması için verildiği yayınevi sahipleri "Bu şiirler Çatlı'nın değil" ihbarını yapana kadar her şey yolunda gitmişti... Sonra şiirlerin Tuncer Günay'a ait olduğu anlaşılınca, geriye medyanın düştüğü komik durum ve özellikle bu şiirlerdeki yer, tarih ve atfedilen kişilerden, yani aslında 'olmayanlar'dan dedektiflik hikâyeleri çıkaran gazetecilerin 'ciddiyet'i kalmıştı!..
***
'Çatlı'nın şiirleri'nin asparagas olduğu ortaya çıkınca muzip arkadaşımız Tuncer Günay'a sormuştum "Neden yaptın?" diye… Aldığım cevap: "Sürekli Çatlı'nın 'terörist' olduğuna vurgu yapılıyordu... Bu imaj canımı sıkmıştı... O imajı yumuşatmak için 'Şair Çatlı' havası vermeye çalıştım... Olay ortaya çıkmasaydı, bir süre sonra piyasaya bir resim salacaktım... 'Bu da Çatlı'nın yaptığı resim' diyerekten 'Ressam Çatlı'yla o 'terörist' imajını daha da bastıracaktım... En sonunda da bir beste yapıp, 'Çatlı'nın bestesi'ymiş gibi piyasaya sürecektim... Böylece 'Bestekâr Çatlı' imajını konuşturacaktım..."
Günay bu operasyonu iletişim fakültelerinin gazetecilik bölümlerinde okutulması amacıyla 'Medyanın rezilliğini kanıtlayan bir zoka: Çatlının şiirleri/ Yalnız kurt duyguları' adıyla kitaplaştırdı...
***
O alevli tartışmaları izlerken ve medyanın ciddiyetini tartarken bu örneği hatırlayıp gülümsemekte fayda var…