Sağlıksız ruh halini yenmenin formülü!
Arkadaşımız Servet Avcı, seçim sonuçlarını izah ederken "sağlıksız bir ruh hali"nden bahsetti:
"Bloklaştırma siyasetinin başarılı sonuçları bunlar... Taraflar sertleştikçe, aidiyetler artıyor, karşı taraflar 'düşman' gibi görülüyor ve yapı içindeki bütün memnuniyetsizliklere rağmen seçmen mevzisini son kertede terk etmiyor...
Tablo çok açık... Siyasette taraflar var ve bu taraflar arasında 'oy geçirgenliği' yok denecek kadar az... 'Sanki yenilirse düşmana yenilecek' psikolojisi seçimlere damga vuruyor... O yüzden kazandığında 'düşmanı yenmiş' gibi refleksler gösteriyor...
Son derecek sağlıksız olan bu ruh hâlini muhalefet aşmakta pek başarılı olamadı."
***
Peki bu sağlıksız ruh hali, bundan sonraki seçimlerde aşılabilir mi? Asıl bölücülük, karşı tarafı, bölücülerle, teröristlerle, FETÖ'cülerle iş birliği içindeymiş gibi göstererek, devletin bekâsını savunuyor görünmek değil midir? Zira, devletin bekâsını düşünen bir siyasi kadro, halkın diğer yarısını temsil eden siyasileri düşmanlaştırmaz, aksine herkesi aynı hedefte birleştirerek oy almaya çalışır.
Öyle ya, sistemi getirenlerin hedefi, Amerika'daki gibi iki partili bir sistem kurarak, yüzde 60-70 olduğu varsayılan sağ oyları bir ittifakta toplamak ve yönetimi elden bırakmamak değil miydi?
Fakat ABD'nin kuruluşundan bu yana sadece iki partiden başkan seçiliyor ama bu iki partinin mücadelesinden dolayı taraflar arasında bir düşmanlık veya kutuplaşma söz konusu olmuyor. Amerikan tarihi incelendiğinde görülecektir ki, genelde iki dönem Cumhuriyetçi bir dönem Demokrat veya iki dönem Demokrat bir dönem Cumhuriyetçi başkan seçiliyor. Tabii Roosevelt, Truman, Kennedy ve Johnson gibi ardı ardına seçilen Demokrat başkanlar da oldu. Sonrasında ise Nixon ve Ford Cumhuriyetçi, Carter Demokrat, Reagan Cumhuriyetçi, George H. W. Bush Cumhuriyetçi, Bill Clinton Demokrat, George W. Bush Cumhuriyetçi, Obama Demokrat idi. Donald Trump ise Cumhuriyetçi Parti adayı olarak seçildi. Kimse padişah gibi 16 yıl veya 20 yıl iktidarda kalmadı!
Gerçi Trump döneminde ABD'de kutuplaştırma, düşmanlaştırma eğilimleri baş gösterdi ama yine de Türkiye'deki gibi değil. Orada, oy geçirgenliği var çünkü kimse diğer partiyi düşman olarak görmüyor! İktidar değişikliği de toplumu rahatlatıyor.
***
Türkiye'de kutuplaştırmanın daha etkili olması ve sonuç almasının sebebi, "feodal kültür"de aranmalıdır. Feodal toplum yapısı, zihinlerde aşılamadığından, sadece siyasi parti mensupları değil futbol takımı taraftarları bile rakiplerini düşman olarak görüyor. Bu yüzden stadyumlarda cinayetler işlenebiliyor!
Bu yüzden, Muharrem İnce'nin, "Ben 81 milyonun Cumhurbaşkanı olmak istiyordum. Kazanan Tayyip Erdoğan'ın da 81 milyonun Cumhurbaşkanı olmasını isterim" demesi çok anlamlıdır.
Lafta herkes bunu istiyor gibi görünüyor ama sıra uygulamaya veya paylaşmaya geldi mi hemen partizanlık devreye giriyor. Ayırımcılık, sadece ihale paylaşımında değil, sadece belediye hizmetlerinin dağıtımında değil, sadece devlet kadrolarına eleman alınmasında değil, hayatın her alanına hâkim durumda. Öyle ki, aynı rütbeye talip olan askerler arasında rakiplerini karalayanlara bile rastladık.
***
Sağlıksız ruh hali işte budur. Hepimizde bulunabilir! Rakibini düşmanlaştırmak gibi eleştiren gazeteciyi kendisine veya partisine düşman sayarak hedef göstermek de böyle bir durumdur! Ebu Lehep de kendi iktidarını sarsan Hz. Muhammed'i düşmanlaştırmıştı. Hz. Muhammed, bu yüzden hicret etmek, başka bir şehre, Yesrib'e yerleşmek zorunda kalmıştı. Fakat peygamberin lakabı 25 yaşından itibaren "emin" idi. Yani en güvenilen kişi… Bu sayede Mekke'deki eski düzeni yıktı! Yesrib'in "nahoş" demek olan adını ise Medine olarak değiştirmişti.
Hiçbir makam, mevki veya mal mülk, adamı adam yapmaz! Adamlık, bunlara sahip olmak değil, emin kişi olmaktır! Hepimiz emin kişi olmaya çalışırsak, Medine toplumu gibi bu sağlıksız ruh halini aşabilir, medeni bir toplum yapısı oluşturabiliriz. Seçeceğimiz insanlarda da bu nitelikleri ararız!