Sağlıklı servet ormanı!
Rusya alevlere teslim oldu.
Ölü sayısı yüzlerle ifade ediliyor.
Söndürülemeyen orman yangınları nedeniyle başkent dumana boğuldu.
Milyonlarca kişi, duman solumamak için maske taktı.
Medya; yangının, Çernobil faciasından daha büyük zarara neden olduğunu iddia etti.
Ne yazık ki; helikopter ve uçaklar yangınları söndürmekte başarısız oldu.
Komşuya yardım için iki yangın söndürme uçağı gönderdik.
Rusya, Amerika ve AB ülkelerinde orman yangınları günlerce sürüyor.
Oysa, bu ülkelerde yangın söndürme uçak ve helikopterleri, diğer yangın söndürme gereçleri ile orman işçi sayısı da Türkiye’den çok fazla.
Buna rağmen Türkiye’deki orman yangınları daha kısa sürede kontrol altına alınabiliniyor.
Nedeni çok basit.
Yangını araç değil, insan
söndürür.
İnsan müdahalesi geç kalınca, araçlar yangını kontrol altına almakta zorluk çekerler.
Gelişmiş ülkelerin orman işçilerinin sosyal güvenlikleri ve gelirleri, Türkiye’ye oranla çok iyi olduğundan, canlarını kolay kolay tehlikeye atmazlar.
Bütünün parçaları
Türkiye’de ise fotoğraf tam
tersidir.
Orman emekçisi aldığı maaş ile evini zor geçindirir.
Sosyal güvenlikleri, normal bir işçiyle aynıdır.
Ancak onların gönülleri
zengindir.
Ormanlar ülkenin ciğeri ise, orman emekçileri ormanın kanı,
canıdır.
Orman ve orman emekçileri bir bütünün ayrılmaz parçalarıdır.
Orman emekçisi, ormanı düşündüğü kadar kendini, eşini, çocuğunu, ailesini düşünmez.
Ormanı alevler sardığında, tereddüt etmeden yangının içine girer.
Alevler yüzünü yalarken, geride bıraktığı sevdiklerini belki bir daha göremeyeceğini düşünmez.
Yanarak ölmenin, acıların en büyüğü olduğunu aklına bile
getirmez.
Çanakkale savaşında komutanın “Hücum” emri ile hiç düşünmeden ölüme koşan Türk askerleri gibi, orman emekçileri de amirlerinin talimatları ile alevler ile ölümüne dansa başlarlar.
Onlar, alevlere atılırken amirlerinin de alevler içinde olduğunu gözleri kapalı bilirler.
Yangın uçaklarının, helikopterlerinin söndüremediği yangınları orman emekçileri gönüllerine nakşolan orman sevgisi ile
söndürürler.
Ne Amerika.
Ne Rusya.
Ne de AB ülkelerinde, ormanı canı ve kanı ile koruyan orman emekçileri vardır.
Çünkü; ormanla bütünleşen milyonlarla orman emekçisinin fedakârlık, cesaret ve sevgisi bir aile geleneğidir.
Elbette bir sepette çürük yumurtalar da vardır.
İlginç olanı; bu çürük yumurtalar orman ailesi içerisinde yok denecek kadar az olmasına rağmen daha fazla gürültü çıkartırlar.
Taze örnek; Milas Orman İşletme Müdürü.
Orman Genel Müdürü Sayın Osman Kahveci, konu milyonlarca liralık serveti olan orman müdürlerinden açıldığında, herhalde çok konuşuluyor olacağından Ayhan Bayrak’ın adını verdi.
Milas Orman İşletme Müdürü, Bodrum’u özellikle de balıkseverlerin buluştuğu Gemibaşı restoranı seviyor. Ayhan Bayrak’a haftanın 2-3 günü burada rastlamak
mümkün.
Gemibaşı, Bodrum’un seçkin restoranlarından birisidir ve fiyatı da herkesin gideceği kadar hesaplı değildir.
Hele hele bir memurun buraya haftada 2-3 gün gitmesi pek mümkün değildir.
Tabelalar hâlâ yerinde
Ormanla ilgili yazılardan sonra gelen çok sayıda telefon ve e-maillerin neredeyse tamamı, Milas Orman İşletme Müdürü’ne aitti.
Ayhan Bayrak’ın sadece Bodrum’da Gemibaşı restorana gitmediği, aynı zamanda Milas’ın Ören beldesini de mesken tuttuğu ileri sürülüyordu.
Milas Orman İşletme Müdürü’nün adı, dudak uçuklatan serveti, 2B arazileri, ormana ait arazilere dikilen 22 adet tabela iddiaları ile anılıyordu.
Ayhan Bayrak’ın serveti ile ilgili olarak geçen haftaki sorularımız geçerli.
2B arazileri iddiaları ile ilgili
soruşturma açılacağını düşünüyoruz.
Tabela konusu ise oldukça
ilginç:
Devlet ormanlarında izinli tabela olması imkansız. Var olanların hepsi indirildi.
Herhalde Mumcular, Milas’ın bir ayrıcalığı olacak mevcut tabelalar sökülmedi.
Ayhan Bayrak ve de Bodrum’a yaz aylarında sıkça gelen orman yetkilileri önlerinden geçmesine rağmen 22 adet devasa tabelayı görmüyorlar.
Görmezden geliyorlar.
Bodrum Kaymakamlığı 07.01.2010 tarihinde tabelaların kaldırılması için karar aldı.
Karar çok net:
* Devlet Karayolu kenarlarında belediye imar sınırları dışındaki izinsiz tabelaların derhal
kaldırılması.
* İzin için yeni müracaatların kesinlikle kabul edilmemesi.
* Süresi devam eden tabelaların takip edilerek, tebliğ edilmek suretiyle 15 günlük süre verilmesi, eğer bu süre içinde kaldırılmazsa süre bitiminde derhal kaldırılması.
7 aylık bir süre geçmesine
rağmen Ayhan Bayrak, orman arazisi içindeki tabelaları hâlâ kaldırtmamış.
Tabelaların kaldırılmasının reklam şirketinin yüz binlerce lira zararına neden olacağı iddia ediliyor.
Milas Orman İşletme Müdürü, Bodrum Kaymakamlığı’nın aldığı kararı neden uygulamaya
koymuyor?
Orman arazisine tabela dikilmesi imkansız iken Ayhan Bayrak, 22 tabelaya hangi gerekçe ile izin veriyor?
Dünden bugüne müdürler...
Diyelim ki; Milas İşletme Müdürü tabelaları görmedi.
Ya; Bodrum’un nimetlerinden yararlanmaya gelen orman yetkilileri de mi görmedi?
Bu konudaki şikayetleri acaba kimler, neden dikkate almayıp, sumen altı yaptı?
Konu Bodrum olunca geçmiş günler canlandı.
Tercüman’da çalışırken rahmetli Kemal Ilıcak gazete çalışanlarını sırayla Güvercinlik’teki Pina Tatil Köyü’ne gönderirdi. Yukarıdan bakıldığında gözyaşı damlası gibi görünen tatil köyü Tercüman çalışanları için cennetten bir köşeydi. (Hoş bu cennetin yeni sahiplerince nasıl cehenneme çevrildiğini medyadan takip ettik.)
Pina Tatil Köyü’nde çok zengin bir orman müdürü konuşulurdu. Müdürün sahip olduğu araziler saymakla bitmezdi.
Dünkü anılar ile bugünün iddiaları birleştiğinde Milas ormanlarının bazı müdürlerin sağlıklarına ve servetlerine iyi geldiği görülüyor.