Sadece Başbuğ değil Türkiye’nin temelleri ve Atatürk yargılanıyor
Türkiye Cumhuriyeti’nin 26’ncı Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, yargılandığı mahkemede, “Dünyanın hiç bir ülkesinde hem ülkenin Silahlı Kuvvetleri’nin Komutanı, hem de bir silahlı terör örgütünün yöneticisi olan Genelkurmay Başkanı görülmemiştir. Suçlamalar, şahsım üzerinden Türk Silahlı Kuvvetlerine yöneliktir. İddianameye hiçbir itibarım yoktur” dedi. Başbuğ, Anayasanın 148. Maddesi gereğince yargılanacağı yerin Yüce Divan olduğunu belirterek, “Mahkemenizin beni yargılamakta görevli olamadığını düşünüyorum. Savunma yapmayacağım, hiçbir soruya da cevap vermeyeceğim” diye konuştu.
Başbuğ, duruşmaya verilen ara sırasında, izleyicilerin bulunduğu bölüme yaklaşarak kendisini izlemeye gelen emekli komutanlarla sohbet etti. Bu arada, Başbuğ’un eşi Sevim Başbuğ, “Koskoca Genelkurmay Başkanı’nı sanık sandalyesine iftiralarla oturtuyorlar. Hiç kimse de bir şey demiyor. Ayıp diye bir şey var” dedi.
Bunun üzerine Başbuğ da, “Hani nerede o eski genelkurmay başkanları. Hiçbiri burada yok. Onların başına böyle bir şey gelse, biz koşa koşa gelirdik buralara” dediği duyuldu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümü başlamadan önce basın mensuplarının bulunduğu bölüme doğru gelen Başbuğ, şu açıklamayı yaptı:
“Burada, 4 korgeneral, Genelkurmay 2. Başkanı ve Genelkurmay Başkanı tutukluysa, Genelkurmay Karargahı’na terörist diyorsunuz demektir. Genelkurmay Karargahı’na hiç kimse terörist diyemez. Bu kara bir leke. Bunun izahı yok. Silahlı Kuvvetler’e kimse terörist diyemez.”
Başbuğ, çapraz sorgusu sırasında mahkeme heyeti tarafından ikinci “Ergenekon” davasının tutuklu sanıklarından İbrahim Şahin ve Fatma Cengiz arasındaki telefon kayıtlarının dinletilmesine tepki göstererek, duruşma salonunu terk etti.
***
Bu fotoğraflar, sadece Genelkurmay Karargahı’nın değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri ve kurucusunun da yargılanmakta olduğunu gösteriyor. Zaten 31 Mart irtica vakası, Menemen olayı ve Dersim’i yargılayan da şimdiki rejim değil midir? Bu üç olayda da Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk vardır. 31 Mart vakasını bastıran Harekat Ordusu’nun Kurmay Başkanı Mustafa Kemal’dir. Menemen isyancıları için özel mahkeme kurulmasını isteyen Mustafa Kemal’dir ve bütün ikna çabalarına rağmen devlet otoritesini tanımayıp, Fransız gizli servisinden Ürdün üzerinden silah alarak isyana kalkışan Dersimli aşiretlerle ilgili operasyon emrini veren de odur...
İktidar, bir taraftan Anayasayı ortadan kaldırarak rejimi değiştirirken aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’ni bir Türk devleti olmaktan da çıkarmayı hedeflediklerini, Türk adını Anayasa’dan bile çıkaracaklarını açıkça söylüyor... Üstelik Türk ordusunu, İslam dünyasında ABD’nin kiralık ordusu gibi kullanma heveslerini de saklamıyor, Suriye’ye müdahale için çırpınıyorlar.
***
Aslında Genelkurmay Karargahı, bu büyük operasyona karşı direnebilir diye teröristlikle suçlandı... Görüldüğü gibi “hukuka saygılıyız” diyerek hukuk dışı uygulamalara boyun eğdiler ve şimdi komutanlar, terör örgütü yöneticisi olarak suçlanıyor. Halbuki Atatürk, bütün ordu mensuplarına “Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin teminini, ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce olan vazifesi budur.
Allah göstermesin milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır.
(...) Subayların yaşamak için bir çaresi vardır; şerefini korumak! Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına almaktır.
Dolayısıyla subaylar için ’ya istiklâl, ya ölüm’ vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız!” demişti.
Her şeye rağmen, sosyolojik, psikolojik ve tarihi bütün veriler gösteriyor ki Türk Milleti direnecektir. Bırakın Genelkurmay Karargâhını, Türklük bilincine sahip tek bir er kalsa bile direnecektir!