Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Ruhban okulu açılıyor mu?

Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması, Türkiye’nin siyasi konuları arasında yer almaya devam etmekte, her fırsatta ve zeminde tekrar tekrar gündeme getirilmektedir. Özellikle Fener Rum Patriği’nin konuyu sıcak tutması ve ABD’nin vermiş olduğu ısrarlı destek ile AB’nin bu husustaki tavrından dolayı yönetim zor durumda kalmakta ve okulun açılması yönünde kamuoyunu alıştırmaya yönelik açıklamalarda bulunmaktadır.

***


Bu konuda en çarpıcı gelişme ABD Başkanı’nın 2009 yılındaki Türkiye ziyareti sırasında TBMM’de yaptığı konuşmadır. Obama bu konuşmada üç konuya özellikle vurgu yapmıştır. Birincisi Ermenistan ile olan ilişkilerin düzeltilmesi yönündedir. Bu konuda Türkiye’nin yaptığı girişim hüsranla sonuçlanmıştır. İkincisi Kürt konusunda iyileştirme yapılması tavsiyesidir. Bu konuda yönetimin “Kürt açılımı” adıyla başlattığı gelişmeler ülkeyi içinden çıkılamayacak bir ortama sürüklemiştir. Üçüncüsü de ruhban okulunun açılmasına ilişkin taleptir. Yönetim, Fener Rum patriğini de “ekümenik” olarak nitelendiren ABD’nin bu talebinin yerine getirilmesinde, birçok mahzuru görmezlikten gelerek istekli görülmektedir.
ABD bu talebini her fırsatta yenilemektedir. ABD Başkanı başta olmak üzere Türkiye’ye gelen yabancı üst düzey yetkililerin Patrikhane’yi ziyareti ve ruhban okuluyla ilgili açıklamaları hafife alınmamalıdır. ABD Dışişleri Bakanı’nın, yakın zamanda çağrılarını sıklaştırması ve buna devam edeceğine ilişkin açıklamaları dikkat çekicidir. ABD Başkanı’nın Seul’deki ‘Nükleer Zirve’de Başbakanımız ile yaptığı görüşme sonrasında “Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılacağı kararını duymaktan mutluyum” sözleri bu işin sonuna gelindiğini göstermektedir. Ana muhalefetin de “hükümetin bir öncülüğü veya kararı olursa biz de yardımcı olacağız” ifadesi bu konuda bir engel kalmadığına işaret etmektedir.

***


Bilindiği üzere ruhban okulu 1844 yılında açılmıştır. 1971 yılına kadar bazen lise, bazen de yüksek okul düzeyinde eğitim vermiştir. 1950’den itibaren yabancıların da burada öğrenim görmesi sağlanmıştır. 127 yıllık kesintisiz eğitim sonucunda 930 mezun vermiştir. Asıl görevi Ortodoks Hristiyanlara papaz yetiştirmektir. 1971 yılında özel statüdeki bütün okulların devlet bünyesinde ve denetiminde olmasına ilişkin çıkan kanundan sonra, patriğin bu statüyü kabul etmemesi üzerine, okulun faaliyetleri kendi tercihleriyle ve yine kendilerince durdurulmuştur. Görüldüğü üzere okul devlet tarafından kapatılmamış, faaliyetlerine kendileri son vermiştir.
Kapalı olan okulun açılması diye bir sorun yoktur. Lise seviyesinde eğitim yapacaksa Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), yüksek okul seviyesinde eğitim yapacaksa da YÖK bünyesinde, statüsünde ve denetiminde faaliyet göstermesi gerekmektedir. Patrikhane bunu kabul etmediği, bağımsız hareket etmek istediği için sorun çıkarmakta ve Türkiye’yi dünyaya şikâyet etmekte ve baskı uygulatmaya çalışmaktadır.

***


Lozan Antlaşması gereği, bütünüyle Türkiye Cumhuriyeti’nin kontrolünde bulunması zorunlu olan ve sadece Ortodoks Hristiyan vatandaşlarımızın ruhani liderliğini yapması gereken Patrikhane, Türkiye’yi ve Lozan’ı dikkate almamakta, Roma Katolik Kilisesi benzeri bir statü alabilmek için ABD, AB ve Batı’nın desteğiyle hareket etmektedir. Patrikhane ve ruhban okulu birbirinden ayrılmaz parçalardır. Amaç Roma’daki Vatikan gibi bağımsız hareket etme kapasitesine ulaşmak, Doğu Roma’nın (Bizans’ın) manevi varisi ve bütün Ortodoks Hristiyan dünyasının ruhani lideri olmaktır. Ekümenik Patrik olma iddiasının anlamı budur. Bu durumu kabullenmek, Türkiye’nin egemenliğinin sorgulanmasına sebep olur.

***


Ruhban okulunun TC kanunları, MEB veya YÖK bünyesi, kontrolü ve denetimi dışında açılması (faaliyetine yeniden başlaması) kabul edilemez. Bunun dışında statü yaratabilecek özel uygulamalar yapılamaz. Özel kanunlarla konu haklı duruma getirilemez. Okulun açılması (faaliyete yeniden başlaması) karşılığında başka ülkelerle al-ver ilişkisine girilemez.
Heybeliada Ruhban Okulu’nun mevcut yasalar çerçevesinde usulüne uygun olarak faaliyetine yeniden başlaması kabul edilebilir. Müslüman mahallesinde salyangoz satmanın bir anlamı olmamakla beraber, üzerinde önemle durduğumuz laik anlayış çerçevesinde bu durum uygun mütalaa edilebilir. Ancak Türkiye’deki Ortodoks Hristiyan mevcudu çok azdır. Türkiye’nin papazsızlıktan dolayı bir sorunu da yoktur. Diğer birçok ülkede bu eğitimi veren yeteri kadar okul da bulunmaktadır. Başkalarına yaranacağım diye, ülke içinde sorun yaratacak girişimlerden uzak durulması önem arz etmektedir.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramınız kutlu olsun.

Yazarın Diğer Yazıları