Recepçe: “Hakara makara, kakara kukara!”

Recep Tayyip Erdoğan, Brezilya yolunda, gazetecilerin sorularını cevaplandırırken “Sayın Kılıçdaroğlu’nun söylemini nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklindeki bir soruya, “Sen Başbakan’ın söylemlerine bak, sen bırak başkalarını, Başbakan ne diyor ona bak. Başbakan’ın birilerine cevap yetiştirmeye gayreti yok. Savunmada değilim ben şu anda işime bakıyorum, Brezilya’ya gidiyorum, Arjantin’e gidiyorum, buralara ne kadar daha fazla mal satarız ben onun peşindeyim. Biz hakara makara yapmıyoruz iş yapıyoruz” cevabını verdi.
Erdoğan, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun ‘Recep Bey’ sözünü kullanması sizi rahatsız etti mi?” sorusuna da “Bu soruyu geçiniz, bu tür spekülasyonların içerisine Tayyip Erdoğan’ı çekemezsiniz” dedi.
Halbuki, Recep Tayyip Bey’in siyaseten en çok nemalandığı alan polemiktir; hatta siyasi hayatı polemikten ibarettir. Ne oldu da şimdi polemikten kaçıyor?
Kılıçdaroğlu da polemiği iyi beceriyor; ondan mı acaba?

* * *

Her neyse bu konu bir tarafa Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ne anlam ifade ettiği pek belli olmayan, “hakara makara” gibi tabirleri kullanırsa, cemaat ne yapar?
Bir ülkenin siyaset adamları, o ülkenin diline dikkat etmezse kim eder?
Halk arasında “kakara kukara”, “kakara kikiri” veya “makara yapmak” gibi ifadeler laubali sohbetlerde kullanılır ama Başbakan seviyesinde bir kişinin sözlerine dikkat etmesi gerekmez mi?
Gerçi, Tayyip Erdoğan’ı Tayyip Erdoğan yapan işte bu tutumdur. Hazırlanmış metne bakmadan, irticalen konuştuğu zaman kendisi oluyor! O zaman da ortaya “hakara makara” gibi “yok öyle üç kuruşa beş köfte” gibi veya “bunlara üç koyun versen güdemezler” gibi sözler çıkıyor. Türkçe’nin argosu, “Recepçe” diye adlandırabileceğimiz siyasi bir dile dönüşüyor. Halkın bu tarzdan hoşlandığı söyleniyor ama artık yeter!
Bütün siyasi liderler kutuyu açarsa, siyaset dili tamamen Recepçe’ye dönerse ne olacak?
Hep beraber türkü söyleriz o zaman:
“Haniya da Recebim, Recebim sarı lira vereceğim;
Almazsan karakola gideceğim.”
Hani Tayyip Bey; CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne çok gittiğinden şikayet ediyor ya!
Veya “Atma Recep din kardeşiyiz” diyeceğiz.
Zonguldak’ta işçilerin grizu patlamasında ölmesini mesleğin kaderine bağladı, itiraz edenlere “Ben iman anlamındaki kaderi kast etmedim yoksa onların meşrebini, cibilliyetini bilirim” gibi laflar etti ya!
Meramını ifade edemiyor, yanlış anlaşılınca da hakaret ediyor. “Mesleğin doğasında var” diyecekken, “kaderinde var” deyince bu tartışmanın çıktığı anlaşılıyor ama kabahat kimin?
Hem orada 30 insan ölmüş, böyle ucuz tartışmalar şehit yakınlarını daha da üzmez mi?

* * *


Bu arada Güney Amerika ülkeleriyle, özellikle Brezilya ile ilişkiler de “güme” gitti. Bakın bizim de dilimiz argoya kayıyor Tayyip Bey! Bırakın bu Recepçe’yi de İstanbul Türkçesi konuşun lütfen. Evet kullandığınız üslup, Kasımpaşa’nın bitirimhanelerinde işe yarar ama devlet yönetiminde ve uluslararası politikada geçerli değildir. “One minute işe yaradı” diyorsanız, bu kafayla devam edin!
Güney Amerika ülkeleri ile 5.5 milyar dolar olan ticaret hacmini 10 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini bildiren Tayyip Erdoğan, “Bu ziyaretimin Brezilya ile ilişkilerde stratejik ortaklığa doğru yeni bir dönemin başlangıcı olmasını temenni ediyorum” dedi. Bunlar önemli adımlar; hakara makaraya gelmesin!

Yazarın Diğer Yazıları