Fırat Kalkanı Operasyonu 90 Km. genişliğe, 30 Km. derinliğe ulaştı. El-Bab kontrol altında tutuluyor. Siyasi otorite, bundan sonraki hedefin önce Menbic, daha sonra da Rakka olduğunu ifade ediyor.
Politika yanlışlığı sıkıntı yarattı
Türkiye'nin başlangıçtaki Suriye politikası, muhalif güçleri destekleyerek Esad rejimini devirmek üzerine kurgulanmış ve bunda çok hevesli davranılmıştır. Suriye'yi, Rusya ve İran'ın desteklediği hesaplanamamıştır.
Bu politika Suriye yönetimini devirememiş, üstelik yönetim kontrolü kaybetmiş, terör örgütleri ortaya çıkmış ve güç kazanmıştır. Bu örgütlerden IŞİD ve PYD Türkiye'ye tehdit oluşturmuştur. Durumun bu şekle gelmesinde, Türkiye'nin başlangıçtaki hatalı politikasının katkısı olduğu değerlendirilmiştir.
PYD, ABD'nin müttefiki olurken, IŞİD için koalisyon oluşturularak onunla mücadeleye girişilmiştir. Ancak bu mücadele yeterli olmamış ve Türkiye, kendisine tehdit olan örgütlerle, şartlar müsait duruma geldiğinde doğrudan mücadeleye girişmiştir.
Bu mücadele Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında sürdürülmektedir. Ancak bu harekâtta, "işgalci" görünümü vermemek ve zayiatı asgaride tutmak amacıyla, politik bir tercih olarak, ÖSO'ya bel bağlanmış ve operasyona yeteri kadar kuvvet tahsis edilmemiştir. Bu tercihin, harekâtın hızını yavaşlattığı, geçen dört ayda IŞİD'in kuvvetlerini El-Bab'da toplamasına, savunma hazırlıkları yapmasına, tuzaklar hazırlamasına imkân yarattığı, bunun da TSK'nın zayiatının artmasına sebep olduğu düşünülmektedir.
Fırat Kalkanı Operasyonu amacından saptırılmamalı
Operasyonun açıklanan amacı, IŞİD tehdidini sınırımızdan uzaklaştırmaktır. Ancak daha önemlisi, PYD'nin kuzeyde koridor oluşturmasını engellemektir. Bu nedenle El-Bab'ın güneyine doğru en az 40 Km.ye ulaşılmalıdır. Bu hareket, IŞİD tehdidinin uzaklaştırılması için yeterli, ancak PYD tehdidinin ortadan kaldırılması için yeterli değildir. Bunun için öncelikle Menbic kontrol altına alınmalı, müteakiben Afrin Kantonu PYD'den temizlenmelidir. Bu girişim, PYD'nin koridor oluşturma ümidini tamamen yok edecektir.
Müteakiben Rakka'ya yönelmek, IŞİD'le mücadelede fayda sağlayabilir. Ancak tehdit açısından hayati önemde değildir. Koalisyon ülkelerinin ortadan kaybolduğu, meydanda sadece Mehmetçiğin kaldığı bir ortamda böyle bir harekât, gereksiz bir fedakârlık olacaktır. PYD'nin Rakka'ya yönelmesi, çatışmada onu zayıflatacağından bizim için avantaj bile sağlayabilir.
Bundan sonraki hedef, PYD'nin Suriye kuzeyindeki varlığının tamamen yok edilmesi olmalı, önce siyaset ve diplomasi, sonra da askeri güç buna yönlendirilmelidir.
Moskova Mutabakatı iyi kullanılmalı
Bu mutabakatla, Türkiye'nin politikası değişmiş, Esad rejimi şimdilik hedef olmaktan çıkmıştır. Suriye'nin toprak bütünlüğü, seküler yapı, garantörlük, bütün terör örgütleriyle mücadele konuları iyi kullanılmalıdır. PYD/PKK'dan şimdilik bahsedilmemesi, bunlarla mücadele yapılmayacağı anlamına gelmez. PYD konusunda İran'ın da hassasiyetinden faydalanılmalıdır.
Mutabakatta ABD'nin bulunmamasının ve Türkiye'nin Rusya ve İran'la birlikte hareket etmesinin, ABD yeni yönetimince nasıl karşılanacağı belirsizdir. Ancak bu yeni durumun, Türkiye tarafından avantaja çevrilmesi imkânı mevcuttur.
Söylemlere dikkat edilmeli
Uluslararası ilişkilerde ve diplomaside, Cumhurbaşkanları/Devlet başkanları, Başbakanlar ve Dışişleri Bakanlarının beyanları taahhüttür, bağlayıcıdır. Bu nedenle sonradan telafisi zor olan ifadelerden kaçınılmasına özen gösterilmeli, karar vericilere tekliflerde bulunanlar da, bu konulara hassasiyet göstermelidir.
S.Arabistan ve Katar'ın, Astana'ya davet edilerek, Türkiye'nin mutabakattaki kazanımlarına ortak edilmemesinin daha uygun olacağı değerlendirilmektedir.
TSK'nın da, on yıldır devam eden aleyhindeki bütün davranışlara rağmen, içeride ve sınır ötesinde gösterdiği fedakârlık, başarı, vatan ve millet sevgisi ve vazife aşkı takdire şayandır. Onu ayakta tutanın, bu duygular ve bu duyguları yücelten "Harbiye Ruhu" olduğu bilinmelidir.
