Rakka ve Musul'a el mecbur
Fırat Kalkanı Operasyonu'nun, bölgenin IŞİD'den temizlenene kadar devam edeceği ifade edilmektedir. Ancak bu harekâtın hedefi ve bundan sonra yapılacak operasyonların amacı, bölgenin IŞİD'den temizlenmesinin çok ötesindedir.
Fırat Kalkanı'nın hedefi
Bu harekâtın hedefi, "95x45 km.lik bir alanı kontrol ederek buradaki IŞİD tehdidini yok etmek ve bu sahayı güvenli bir bölge haline getirerek güvenliği sürekli kılmak ve mültecilerin de bu bölgede yaşamasına imkân sağlamak" şeklinde açıklanmıştır.
Ancak bu harekâtın hedefinin, IŞİD tehdidinin ötesinde, PYD'nin Suriye'nin kuzeyinde oluşturduğu kantonların, Fırat Kalkanı'yla arasına girmek suretiyle kuzeyde bir Kürt oluşumunun gerçekleşmesini önlemek olduğu da bir gerçektir. Ayrıca PYD'yi, Türkiye'nin Kırmızı Çizgi olarak ilan etmesine rağmen işgal ettiği Menbic bölgesinden çekilmeye de zorlamaktır.
Konu bölgenin IŞİD'den temizlenmesi olduğunda taraflar itiraz etmemektedir. Üstüne üslük göstermelik de olsa koalisyon tarafından da desteklenmektedir. Ancak PYD söz konusu olduğunda en başta ABD'den itiraz gelmektedir. Bu nedenle işi uzatmadan askeri gücümüzü artırarak harekâtın süratle sonuçlandırılmasına ihtiyaç vardır. Menbic konusunda da Türkiye itibarını korumalıdır.
Rakka operasyonundaki anlaşmazlık
Türkiye, Rakka'nın IŞİD'den temizlenmesi maksadıyla yapılacak operasyonu, PYD'nin katılmaması şartıyla destekleyeceğini, hatta ÖSO'yla Fırat Kalkanı'nda yaptığı iş birliğini Rakka'da da gerçekleştirebileceğini beyan etmiştir. Ancak ABD'nin bu konuda itirazı vardır. PYD'yi kendi müttefiki ve kara gücü olarak gördüğünden ondan vazgeçememektedir.
Türkiye bu harekâta katılmazsa, Rakka'nın da PYD tarafından kontrol edilmesine seyirci kalacak, bölgede var olan etkinliği azalacak, katılırsa da, PKK'nın Suriye kolunu teşkil eden ve kendisine de tehdit olan bir terör örgütüyle birlikte hareket etme çıkmazına girecektir. ABD ise bu harekât için de PYD'den vazgeçememektedir. Türkiye de bunu kabul etmemektedir.
Bu durumda ABD tarafından, IŞİD operasyonuna PYD'nin değil, içinde YPG de olan Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) katılacağı, hatta SDG'nin içinde YPG'ye yer verilmeyeceği ifade edilerek bir ara çözüm bulmaya çalışılmaktadır. Fakat başta Menbic konusu olmak üzere, diğer konularda olduğu gibi ABD'ye inanmak mümkün değildir. Hatta ABD, Türkiye'nin Suriye içlerinde daha fazla ilerleyerek etkinliğini artırmasını da istememektedir. Ancak Türkiye'nin de bu operasyonda yer alması zorunludur.
Musul harekâtı çıkmazı
Türkiye'nin Musul operasyonunda yer alması da kaçınılmazdır. Bu konuya da isteklidir. Ancak Peşmerge, Türkiye'nin harekâta katılmasını istememektedir. Barzani, Musul'u IŞİD'den, ABD'nin ve koalisyonun desteğiyle temizleyerek bu bölgeyi kendi yönetiminin sınırları içine dahil etme niyetindedir. Kerkük'te referanduma başvuracak olan Kürt yönetimi, daha geniş bir coğrafyada egemenlik kurma düşüncesinde olduğundan, Türkiye'yi Musul'dan uzak tutarak burayı da Kerkük'e benzetmeye çalışmaktadır.
Irak yönetiminin TSK'yı Başika'da istememesinin sebebi de, ABD-Rusya anlaşmazlığı ve ABD'nin Türkiye'yi Suriye içlerinde daha fazla ilerlemesini ve bölgede fazla etkinlik kazanmasını istememesinin sonucudur. ABD, Türkiye'ye karşı Irak'ı kullanmaktadır.
Türkiye'nin, Musul operasyonuna katılma isteğinden vazgeçmemesi gerekir.
Adım adım "Büyük Kürdistan"
Güney bölgemizde oynanan oyunun esası, sözde Büyük Kürdistan'dır. Barzani yönetiminin de, Suriye'deki Kürt oluşumunun da, bunun içindeki PYD'nin de, bunlara destek veren, başta ABD, küresel güçlerin de amacı budur.
Suriye ve Irak'taki tehdit, IŞİD'in çok ötesinde Kürdistan'dır. Suriye'nin ve Irak'ın siyasi bütünlük içinde toprak bütünlüğü bu tehdidi önler. Bu nedenle Türkiye'nin, geç kalınmış olsa da, ABD'nin tutumunu da dikkate alarak, Suriye için, Rusya ve Suriye yönetimiyle iş birliğinde bulunması, buna İran'ı da dahil etmesi kendi menfaatinedir. Diğer konularda olduğu gibi inadı bırakarak, bunda da ivedi bir "U" dönüşe ihtiyaç vardır.