Putin'in Pirus Zaferi
Dağılan ve artık olmayan SSCB ile mücadele için oluşturulan ittifak ayakta kalabilir mi? NATO''nun ve ABD''nin otuz yıldır cevabını aradığı soru buydu.
Yetmiş beş yıllık komünizm hayaletinin yerine konulan "radikal İslam" ve terörist faaliyetler halklara çok inandırıcı gelmemişti. Bir yandan Amerikan vergi mükellefleri diğer yandan Soğuk Savaş şartlarına göre bir araya gelmiş müttefik ülkelerin NATO bağlamında olmayan bir tehdit için savunma ve güvenlik adına büyük paralar ödemeye rıza göstermesi çok zordu.
Eski başkan Trump, bir yandan NATO''yu ABD için bir külfet olarak niteleyip askerî ittifakı için bir neden görmediğini söylemişti. Ardından da NATO için üye ülkelerin askerî harcamalarını yükseltmemeleri halinde ABD''nin 2019''da "kendi yoluna gideceği" uyarısında bulunmuştu.
NATO''nun beyin ölümü gerçekleşmiştir. "Gerçek bir Avrupa ordusuna sahip olmadıkça Avrupalıları koruyamayacağız… Sınırlarımıza dayanmış bir Rusya''ya karşı, daha egemen, ABD''ye bağımlı olmayan ve tek başına kendini savunan bir Avrupa''ya ihtiyacımız var." diyen de Fransa Cumhurbaşkanı Macron''du.
Rus gazını Baltık Denizi''nin altından Almanya''ya getiren Kuzey Akımı-2 Projesi ABD ile Almanya arasında ciddi tartışmalara neden olmuştu. Trump''ın Kuzey Akımı-2 Projesi''ne karşı yaptırımları hayata geçirmesi, Almanya''dan asker çekeceğini açıklaması ve bu ülkenin otomobil endüstrisini hedef alan tehditleri iki ülke arasındaki güvensizliği tetiklemişti.
Merkel''in "Kendi kaderimizi kendi ellerimize almalıyız" sözleri ABD''nin küresel liderliğine Avrupa''dan gelen ilk itirazdı. ABD''ye olan bu bağımlılık ilişkisine benzer şekilde Fransa''dan da itiraz gelmişti.
Türkiye''nin Rusya''dan S-400 alımı, PYD/PKK''nın ABD tarafından desteklenmesi, F-35 projesinden Türkiye''nin dışlanması vb. tutumlar iki müttefik arasında ciddi ayrışmalara neden olmuştu.
ABD''nin yeni başkanı Biden ise Trump döneminde alt üst olan strateji ve yapıları kast ederek "fabrika ayarlarına dönüleceğini" ifade etmişti. Biden döneminde de ABD, Afganistan''da Taliban karşısında çaresiz kalarak rezalet olarak nitelenecek çekilişi sonrası kafalar iyice karışmıştı.
Bütün bu gelişmeler Amerika''nın artık NATO/AB''deki müttefiklerini bir arada tutmakta ne kadar zorlandığını gösteriyordu. SSCB gibi kötülük ve şeytan imparatorluğu artık yoktu. SSCB''nin sonrası ABD''nin NATO müttefikleriyle arası açılırken AB''yi, ABD''yi ve NATO''yu gerçek anlamda bir arada tutacak güçlü, inandırıcı bir tehdide ve düşmana ihtiyaç vardı.
Rusya''nın Ukrayna''ya saldırması Amerika''nın NATO müttefiklerini bir arada tutmak için gerekli olan can suyu oldu. NATO''nun düşmana olan ihtiyacını Stalin''in komünist olmayanı, çağın Deli Petro''su kimliğinde ortaya çıkan Putin, Ukrayna''ya müdahale ederek vermiş oldu. Ukrayna özü itibarıyla Rusya''nın yumuşak karnıydı ve ABD/AB ve NATO''nun nüfuz etmeye çalıştığı bir ülkeydi.
NATO ve AB''deki ayrışmanın farkına varmış olarak İsveç ve Finlandiya gibi ülkeleri bile tehdit eden Rusya''nın emperyalist güdüleri sonuçta ABD''nin müttefiklerini birleştirmiştir. Nitekim Rusya''nın Ukrayna''ya müdahale etme süreci yukarıda yazılanları haklı çıkaracak şekilde Biden tarafından söyle ifade edilmiştir. "Putin''in Batı''yı bölme planı başarısız oldu." Dahası Putin, NATO''yu ve Batı''yı bölmedi, bütünleştirdi. Putin''in aşama aşama SSCB döneminden sonra kaybedilen topraklara yeniden dönme hırsı, süreç içerisinde ABD''nin müttefiklerini birleştirmiştir. Ukrayna''ya müdahale ederek de ABD/NATO''ya tarihinin en büyük yardımını yapmış olmaktadır.
Dahası Rusya''nın acımasız ve orantısız bir güç kullanarak Ukrayna''da öldürdüğü çocuklar, göç ettirdiği siviller, yakıp yıktığı binalar kendileriyle gönül bağlı olduğunu sandığı insanların asırlar sürecek nefretini de tahsil etmiş olmaktadır.
Bilindiği gibi kazanılan bir zaferin verilen kayıplar ya da neden olduğu sonuçları itibarıyla kayıp haline gelmesine Pirus Zaferi deniyor. Ukrayna''da olan da Putin''in Pirus Zaferi''dir.